Sevgili okuyucularım, Türkiye bu AKP iktidarı döneminde inanılmaz olaylar yaşıyor. Medyayı ellerine geçirdiler, her olayı kendilerine yontup milletin kafasını bulandırmaya kalkışıyorlar. Her olay, yenilgiyle bile bitmiş olsa, bunların propaganda aracına dönüşüyor.

Gazze, Filistin ve Türkiye’den sorumlu Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet, Gazze’ye gidip ağlama pozları veriyor, yandaş medya bize bunları kakalıyor.
Bu adamın ülkemizde toprağa verilen şehitlerimiz için bir gün olsun ağladığına tanık olmadık. Niye ağlasın, onlar İsrail’in öldürdüğü Arap militanlar değil ki!
İsrail, avuç içi kadar bir ülke. Nüfusu sadece sekiz milyon. Yüzölçümü 28 binkilometrekare.
Komşularının tümü, Lübnan’ın bir bölümü hariç Arap ülkeleri. Mısır, Ürdün, Suriye.
Bazıları zanneder ki, Arap ülkeleri İsrail’in, İsrail de tüm Arap ülkelerinin düşmanıdır! Oysa kazın ayağı hiç öyle değil.
Pek çok Arap ülkesi, açıktan söylemesi mümkün olmasa bile İsrail’in dostu. Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır gibi bazıları İsrail’e en büyük kolaylıkları sağlıyor. Bazıları para ve silah yardımı yapıyor.
Bu küçücük Yahudi Devleti, Arap ülkeleriyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor, gerektiğinde saldırıyor, savaşıyor ve kazanıyor...
Çünkü adamlar devlet olmuşlar, palavrayla zaman kaybetmiyorlar. Almışlar arkalarına ABD desteğini, her konuda gereken neyse onu yapıyorlar. Adam kaçırma, adam satın alma ve cinayet dahil.

* * *

Son olarak yeni bir Gazze savaşı çıktı. İki taraf birbirine saldırdı ve ABD’nin devreye girmesiyle ateşkes ilan edildi. Yakında başlayacak yeni bir savaşa kadar!..
İşte bu aşamada bizim Hariciye Nazırı, Gazze’ye gidip ağlama numaralarına yattı, Tayyip iç siyasette Yahudi düşmanlığını gıdıklamak için nutuklar attı.
Ateşkes ilan edildiği zaman vallahi de billahi de düşünmüştüm... “Bizimkiler torbadan yine çıkacak ve ateşkesi biz sağladık’’ diyecektir! Ve aynen dediler! Dünkü yandaş gazetelerde manşetler atılmıştı:
“Ateşkeste MİT aracı oldu...”
Tayyip: “Ateşkeste etkin rolümüz oldu!”
Size birazdan ilginç bir kitaptan söz edeceğim. Yeni çıkan bu kitabı baştan sona okudum ve özellikle İsrail gizli servisi, dünyanın en güçlü istihbarat örgütü olan MOSSAD’ın operasyonlarını öğrenme fırsatı buldum. Hem de belgelerle!
Ortadoğu’da durum karışık. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bizde de öyle!
Bizim Tayyipgiller iktidarının elemanları bu işin anahtarının Türkiye’de olduğu iddialarını
piyasaya sürüyor ve dünya gülüyor.
Dünkü Batı gazetelerinde yer alan yorumlar 180 derece farklıydı:
“Son olaylarda Türkiye kaybetti, Mısır kazandı.”
Onların yandaşlık ve yalakalık yapma gibi bir derdi yok. Gerçek neyse onu veriyorlar... Çünkü onların başbakanları her konunun üzerine yırtık kumaştan çıkar gibi atlamıyor, dünya liderliği palavrası atmıyor...
Ve Tayyip konuştu:
“Gazze’ye ansızın gidebirim!..”
Valla gitsin, Ahmet gibi oralarda ağlayıp şov yapsın, muhteşem olur.
Son olaylarda yine baş role soyunmuştu, figüranlığı bile elinden aldılar. Aynen Suriye olayında olduğu gibi.

* * *

Bu yazıyı aslında İsrail’in dünya çapındaki istihbarat örgütü MOSSAD’a dikkat çekmek için yazıyorum. Bazılarına göre CIA’dan bile güçlü bir kuruluş. Dünyanın her yerinde var. Bu konuda yeni çıkan bir kitabı üç günde okuyup bitirdim:
“İsrail Gizli Servisinin İlk Kez Gün Yüzüne Çıkan Büyük Operasyonları: MOSSAD” (Koton Kitap.)
Yazanlar Michael Bar-Zor ve Nissim Mishal isimli iki Yahudi araştırmacı. Biri İsrail ve ABD’de profesör, casusluk uzmanı. Öteki ise televizyon yayıncısı. Daha önce de benzer konularda kitaplar yazmışlar.
Bu kitapta muhteşem olaylar anlatılıyor.
Dünyanın her ülkesinde en umulmayan insanların İsrail ajanı olduğu belgeleniyor. Örneğin Mısır’da eski Devlet Başkanı Nasır’ın Arap damadı ajan! Bütün gizli bilgi ve belgeleri MOSSAD’a satıyor. Bu belgeler İsrail’de değerlendiriliyor, sonra çeşitli ülkelerde operasyonlar yapılıyor. Gerekirse adam kaçırılıyor, gerekirse öldürülüyor. Ajanlar son derece iyi eğitilmiş kişiler. Her biri çok sayıda yabancı dil biliyor. Başka ülkelere giriş çıkışta genelde sahte pasaportlar kullanıyorlar. Ancak MOSSAD bile bazen hata yapıyor. Bu yüzden bazı ajanları Arap ülkelerinde yakalanıp idam ediliyor. Operasyonlar dakik. Her olay en ince ayrıntılarına kadar planlanıyor.
Örneğin İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudi kasabı olarak ünlenen Eichmann, MOSSAD tarafından Arjantin’de yakalanıp İsrail’e kaçırılıyor, yargılanıp idam ediliyor.
Bugün şeriatçı terör örgütü Hamas’ın başında olan ve Tayyip’in konuğu olarak Türkiye’ye gelen Halit Meşal, geçmişte MOSSAD’ın suikastına uğruyor ve kıl payı kurtuluyor.
MOSSAD inanılmaz bir zehir geliştirmiş. Bu zehirden bir kimsenin tenine, örneğin ensesine birkaç damla püskürtürseniz, o kişi birkaç gün sonra iz bırakmadan ölüyor. Ancak bunun panzehiri de İsrail’in elinde. Ürdün’de Halit’in ensesine püskürtüyorlar. Hastaneye kaldırılıyor. Fakat Ürdün olayı öğreniyor. Kral Hüseyin devreye girip
İsrail’den panzehiri istiyor. Ürdün’ü kızdırmak istemeyen ve suikastçı ajanları bir aksilik sonucu zaten yakalanmış olan İsrail, panzehiri derhal gönderiyor ve hastanede yatmakta olan Meşal son anda kurtuluyor... Ve bu olay ilk kez bu kitapta açıklanıyor.

* * *

Kitapta çok ilginç, ama sonu belirsiz olan bir olay anlatılıyor. Suriye, Türkiye sınırına yakın bir yerde gizli bir atom reaktörü yapmaktadır. MOSSAD bunu haber alıyor, reaktörün planlarını ele geçiriyor ve 2007 yılında düzenlenen baskında reaktör tümüyle yok ediliyor. İlginç, ancak sonu gelmeyen bölüm aynen şöyle:
“Suriye’nin askeri karşılık vermesinden endişelenen Başbakan Olmert, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’la derhal temas kurarak Başkan Esad’a bir mesaj iletmesini istedi. İsrail’in Suriye’ye savaş ilan etmek gibi bir niyeti yoktu. Ancak Suriye’nin burunlarının dibinde bir nükleer güç haline gelmesini de kabul edemezdi.”
İlişkiye bakar mısınız! İsrail Tayyip’i dost görüyor olmalı ki, ona başvuruda bulunuyor.
Kitapta işin sonrası anlatılmıyor.
Tayyip’in ne yaptığı bilinmiyor. İlgili bölüm bu kadar!

* * *

Bir de Dubai suikastı var ki, akıllara durgunluk veren bir olay. Bu olay bizim medyada da görüntülü olarak yer almıştı. Yıl 2009... MOSSAD, İran’dan Gazze’ye gizli silah sevkiyatını yöneten Abdülrauf el-Mabhuh’un peşine düşer. Dubai’ye gideceği haber alınır.
15 kadar kadın ve erkek ajan çeşitli kimliklerle Dubai’ye gider. Bazıları tenişçi kılığına girmiş, Mabhuh’un otelinde kalmaktadır. Uzun bir izleme süreci sonrasında, gece odasına girip ilaçla uyutur ve yastıkla boğarlar. Ertesi gün ceset bulunduğunda, ajanların hiçbiri Dubai’de değildir.
Yüzlerce saatten oluşan kamera kayıtları Dubai tarafından yayınlanır ama peruklu ve makyajlı ajanların hepsi toz olmuştur! Kim oldukları belli değildir. Bu kitap gerçekten ilginç. Dünyanın en güçlü istihbarat örgütünün en gizli olaylarını, cinayetlerini, yöntemlerini, hata ve yanlışlarını, yakalanıp idam edilen ajanlarını gerçek isimlerle anlatıyor.
İsrail, dünyanın pek çok ülkesinde çok üst düzey insanları ajan olarak devşirmiş. Bunlara para veriliyor, istekleri yerine getiriliyor.
Türkiye’de bile bu gibilerin çok olduğuna inanıyorum! Bir bakarsınız ki, iç siyaset gıdıklaması nedeniyle her gün İsrail’e söven birileri, MOSSAD ajanıdır!
Olmaz olmaz demeyin, burası Türkiye’dir!.. Her şey olur!
Bu kitap çok ilginç mutlaka okuyun.
Zaten okuyunca, sürüsüne bereket palavracı Arapların bu küçücük ülke karşısında nasıl ve niçin hep yenik düştüğünü daha iyi anlayacaksınız.