HER Beşiktaş maçı öncesi taraftarlar olsun, arkadaşlar olsun “Bu maçı alır mıyız abi?” diye soruyorlar...

Her defasında da benim cevabım kısa ve net oluyor: “Ben Beşiktaş’a güvenmiyorum...” Nitekim de haksız sayılmam...

Neden derseniz söyleyeyim... Beşiktaş’ta enteresan bir savunma var... Çok gol atan ve çok gole geçit veren bir defans...

Kim oynarsa oynasın farketmez... Bakın Sivok’a, en golcü stoper... Gol atmayan kimse yok savunmada... İbrahim Toraman, Ersan, Hilbert, Uğur... Hepsi golcü maşallah... Ancak gel gelelim defansta kayıplar... Mustafa Denizli de çare olamamıştı, Carvalhal de, Tayfur Havutçu da ve şimdi de Samet Aybaba... İlginç ama gerçek...

Golü atana kadar savunmada büyük işler yapıyorlar, golü attıktan sonra acayip bir şekilde çözülüyorlar ve golü kalelerinde görüyorlar... Bu iflah olmaz bir hastalık. Bu kadar hoca geldi geçti,onlar bile çare olamadığına göre ‘Kader kısmet’ deyip geçeceğiz... Mersin İdman Yurdu’nda Culio gibi, Nobre gibi yabana atılmayacak oyuncular var... Bir dakika bile boş bırakmaya gelmez. Eee siz onu bileceksiniz ve gol atmasına fırsat vereceksiniz. Mersin’i küçümsediğim için demiyorum, sadece şampiyonluktan bahseden Beşiktaş’a yakıştıramıyorum.

Almeida’ya üzüldüm, sakatlıktan çıkıp iyi bir dönüş yapmıştı, yine sakata geldi. Fernandes’in gol attıktan sonraki suratını hiç beğenmedim. Bir krizin habercisi gibiydi. Hayırdır inşallah. Niang, harikaydı. O yaşına rağmen sahanın her yerindeydi, çıtkırıldım gençlere örnek oldu.

SONUÇ: Beşiktaş atıyor, yiyor... Bir daha atıncaya kadar da sahada futbolcuların göbeği çatlıyor, kulübede teknik direktör Samet Aybaba’nın, tribünde de taraftarların burnundan geliyor. Mersin İdman Yurdu mu? Artık bu saatten sonra geçmiş olsun...