NEREDEN başlasak nasıl anlatsak Galatasaray’ı... Kulüp içi kaostan mı başlasak?.. Birbirlerinin kuyusunu kazan yöneticilerden mi?..
Yoksa pusuda bekleyen ‘Tökezlese de arkasından teneke çalarak göndersek şu yönetimi’ diye bekleyen muhalefetten mi?..
Fatih Terim’in kulüp içindeki gölgesinden mi başlasak?..
Yıllık ortalama 4 milyon euroya balıklama atlayan ‘Paramı alırım, yan gelir yatarım’ diyen Mancini’den mi?..
Takım içi disiplinsizlikten mi başlasak?..
Yoksa ‘Ruh’unu paraya teslim etmiş ‘Ruh’suzluktan mı?..
Nereden başlasak nasıl anlatsak Galatasaray’ı...
Yabancı hayranlığı uğruna yabancı çöplüğüne çevrilişinden mi başlasak?..
Milyonlarca euronun çar-çur edilmesinden mi?..
Bizim çocuklara üvey evlat muamelesi edilmesinden mi başlasak?..
Yoksa yabancıların el üstünde tutulmasından mı?..
Drogba’nın kendisini Galatasaray’ın üstünde görmesinden mi başlasak?..
Sneijder’in kocaaa ulu çınarla oynamasından mı?..
Nereden başlasak, nasıl anlatsak Galatasaray’ı...
Cici çocuk Bruma’nın hayal kırıklığı yaratmasından mı başlasak?..
Amrabat, Chedjou, Dany, Riera fiyaskosundan mı?..
Ceyhun, Yekta, Engin, Emre’lerin adeta futbolu unutmasından mı?..
Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmak zora girmiş, Süper Lig’de liderle aradaki fark 9 puan olmuş, elde kalmış bir Türkiye Kupası...
Şimdi desem ki; Galatasaray mükemmel (!) oynadı, PTT 1. Lig ekibi Gaziantep Büyükşehir’i adeta ezdi (!) ve turu geçti, mutlu olacak mısınız?..
Evet diyorsanız mübarek ola!..
Hayır diyorsanız haykırmaya devam:“Bu forma kutsaldır, nasip olmaz herkese...”