BAŞAK KAYA/ANKARA

Raporda, eylemlere katılanlar arasında gençler kadar kadınların da ön planda olmasının önemine işaret edildi. Öte yandan raporda eylemlere katılanların en çok beğendiği ismin Atatürk olduğu kaydedildi.

CHP’nin 70 sayfalık Gezi raporunda öne çıkan belirlemeler özetle şöyle; Gençlerin katılımı kadar kadınları da katılımı önemliydi. Gezi Hareketi’nde kadınlar Türkiye’nin başta bir siyasi aktörü durumuna gelmiştir.

Özellikle genç kadınların yoğun katılımı Gezi’nin tüm dünyada çağdaş bir siyasal hareket olarak algılanmasını ve bu nedenle büyük sempati toplamasını sağlamıştır.

Gezi Hareketi, Türkiye’yi tüm dünyaya yeni ve yaratıcı kültüre sahip modern bir ülke olarak tanıtmıştır.

En yüksek oranda katılımın 20-24 yaş grubunda görüldü. Başkalarının yaşamlarına müdahale etmesine güçlü ve kararlı bir tepki vermişlerdir.

İstanbul ve Ankara’da yapılan araştırmalar eylemcilerin en çok beğendikleri kişinin Atatürk olduğunu göstermektedir. Deniz Gezmiş başta olmak üzere sol gençlik liderlerine duyulan ilgi de dikkat çekmektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu kendilerini öncelikle cumhuriyetçi olarak tanımlamaktadır. Eylemcilerin büyük çoğunluğu siyasi kimliklerini aynı zamanda sosyal demokrat, demokrat, laik, devrimci ve sosyalist olarak ifade etmektedir. Araştırmalar Kürt kimliğini vurgulayarak eylemlere bireysel olarak katılan bir kesimin varlığını da ortaya koymaktadır. Kendilerini milliyetçi olarak tanımlayanların oranı yüzde iki-üç düzeyinde kalırken sağ kimlik vurgusu yapanlara hemen hiç rastlanmamaktadır. Diğer gruplar örneğin
anti-kapitalist Müslümanlar toplumsal harekete önemli bir renk kazandırmış olmakla birlikte istatistiki temsil olarak göze çarpmamaktadır.

Gezi Hareketi’nin Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde oluşan siyasal ve toplumsal muhalefet birikiminden tamamen kopuk olduğu görüşü olguları tam olarak yansıtmamaktadır. Tüm farklılıklara rağmen önceki protesto hareketleri ile Gezi Hareketi arasındaki bazı ortak noktalar göz ardı edilmemelidir.

AKP, güvenlik güçlerini orantısız güç kullanmaya zorlayarak Gezi Hareketi’ni sindirmeye ve bastırmaya çalışmıştır. AKP, Gezi Hareketi’ni iç ve dış mihrakların Türkiye’de istikrarı bozmak için tezgâhladığı bir büyük komplo olarak sunmaya çalışmıştır.

Gezi Hareketi siyasi iktidarın tüm alanlarda uyguladığı baskıya karşı siyasi ve toplumsal özgürlükleri savunan bir protesto hareketi ve bir demokrasi uyarısıdır. Oysa iktidar partisi yetkilileri bir toplumsal protesto hareketini hiç bir somut kanıt göstermeksizin siyasi iktidarı devirmeye yönelik güdümlü bir girişim olarak göstermeye çalışmışlardır.

Gezi Hareketi’ne katılanlar ve destekleyenler siyasi iktidarın başta bireysel özgürlüklerin kısıtlanması olmak üzere kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda yurttaşlar ve toplum kesimleri üzerinde uyguladığı baskıyı gündeme taşımışlar ve rejimin otoriterleşmesine karşı tepkilerini ortaya koymuşlardır.

Türkiye’de siyasi özgürlüklerin kısıtlanması yaşam tarzına yönelik çok yönlü müdahalelerle birlikte yürütülmektedir. Tutucu ve ataerkil baskılar otoriter yönetim uygulamaları ile iç içe geçmektedir. Devlet sürekli olarak bireylerin kişisel tercih alanlarını daraltmaktadır.

Hükümet, kişinin serbest zamanına el koyarken, aileyi düzenlemeye kalkmakta, kimin nasıl yaşayacağını belirlemeye kalkışmaktadır. “Ben kendi hayatımı yaşamak istiyorum” diyenlere, “senin hayatın yanlış, doğru yolu ben sana göstereceğim” demektedir. Türkiye’nin üzerindeki bu kısır mahalle bekçisi ruhu en çok gençleri bunaltmıştır. İşsizlik ve güvencesizlik gençlerin en çok dile getirdiği sorunlar arasında yer almaktadır. İş bulma yalnız kamu kesiminde değil özel kesimde de siyasi iktidarın tercihlerine bağlı hale gelmektedir.

GEZİ orta sınıf mensuplarının Liseyi bitirenlerin önemli bir bölümü asgari ücret karşılığı çalışmaktadır. Üniversitelilerin geleceği belirsiz, mezunlar ise uzun süre iş bulamamaktadır. Gençler işgücü piyasasına giderek hakim olan kayırmacılıktan şikâyetçidir. İş bulma yalnız kamu kesiminde değil özel kesimde de siyasi iktidarın tercihlerine bağlı hale gelmektedir.

GEZİ HAREKETİ Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu 35 işleri kaypak, ücretleri düşüktür ve çalışanların çoğu performans baskısı, aşırı rekabet ve çok uzun çalışma saatlerinin getirdiği stresten yakınmaktadır. Üçüncü ekonomik boyut Gezi Hareketi’nin açıkça tepki gösterdiği kentsel dönüşüm uygulamalarıdır.

AKP seçim kazanmak için kutuplaştırma rüzgârları ekmekte ama sonunda sürekli istikrarsızlık biçmek durumunda kalmaktadır. İşte bu nedenle Hükümet’in yıllardır kendisine siyasi destek ve meşruiyet sağlamak için yurtdışında oluşturmaya çalıştığı özgürlükçü ve demokratik iktidar algısı çok kısa bir süre içinde neredeyse tamamen yok olmuştur. Dünyanın en önde gelen gazete ve dergilerinde Başbakan’ın ismi diktatörler arasında anılmaya başlanmıştır.