Sevgili okuyucularım, Türkiye’de işsiz sayısı üç milyona dayandı. Bunlar devletin resmi rakamları. O raporlarda bazı gerçeklerin iktidarın istediği biçimde değiştirildiğini biliyoruz.
Dolayısıyla rakamın daha yüksek olması gerekir.
Son olarak ağustos ayı verileri açıklandı.
İşsizlerin genel nüfusa oranı yüzde 10.1 olarak belirlendi. Bir ayda işsizler ordusuna 77 bin kişi daha katılmıştı.
Geçen yılın aynı dönemine göre 462 bin kişi işini kaybetti ve şimdi iş arıyor!
Her dört işsizden biri üniversite mezunu.
Her ile ve her ilçeye bir üniversite (!) sloganıyla göz boyamaya kalkışan AKP iktidarının icraatı bunlar.
Önüne gelen yere saçma sapan, ne idüğü belirsiz bir sürü üniversite ve yüksek okul kur, sonra çal çocukların ve velilerin ağzına bir parmak bal, sonra koy ceplerine adına diploma denilen bir kağıt parçasını!..
Ve o gençler -birkaç saygın üniversitemiz dışında- hiçbir geçerliği olmayan o kağıt parçasıyla iş arayıp dursun.

* * * *

Memlekette herkes iş arıyor... Esnaf batık durumda. Tanıdığınız esnaflara durumu sorun, bakalım size ne diyecekler!
Milyonlarca kişi kredi borçları nedeniyle haciz altında.
Onlar zaten bitmiş durumda.
Ekonominin çarkları yavaşladı, piyasada korkunç bir durgunluk...
Parası olan belli bir kesim krallar gibi yaşar ve yaşatılırken, mutlu azınlığın dışında kalan milyonlarca insanımız resmen sürünüyor.

* * * *

Şimdi diyeceksiniz ki “O halde AKP nasıl iktidar oluyor? Borca batan, yakınan, işsiz kalan bunca insan niçin oylarını gidip onlara veriyor?”
Hemen söyleyeyim, AKP bir şeyin cambazı ve ustası oldu:
Din ticareti ve din sömürüsü.
Büyük kitlelere “Allah peygamber” diye yanaşmayı çok iyi biliyor.
Onlar da kendilerine bu yolla yaklaşanları benimsiyor!..

* * * *

İkincisi, AKP’nin kaymak tabakası da krallar gibi yaşarken, bilinçsiz oy deposu fakir fukara kesime makarna nohut paketleri ve birkaç çuval kömür veriliyor, ayda ortalama 200 lira sosyal yardım parası ödeniyor.
Bu kesimler bu kadarcık bir şeye tav oluyor!..
Ve onlara sürekli beyin yıkama operasyonu yapılıyor:
“İktidara başka parti gelirse bu yardımları kesecek, kredi kartı borçlarını hemen tahsil edecek. Haberiniz olsun!..”
Bu yalan ne yazık ki tutmuş durumda.

* * * *

Üçüncüsü, AKP iktidarı medyanın çok önemli bir bölümünü ele geçirmeyi başardı.
Televizyonların ve gazetelerin tamamına yakını iktidarın emrinde.
Korkunç bir propaganda savaşı yürütülüyor.
Bu yandaş-kiralık-onursuz medyada sonsuz para var.
Patronlarına sürekli olarak devletten iş verilip besleniyorlar, oralardan kazandıkları parayla yayın yapıyorlar.
Gazetelerine bakıyorsunuz, örneğin 100 bin sattığı açıklanan gazetenin gerçek satışı sadece 15 bin.
Adam geri kalan 85 bin gazetesini her gün marketlerde, pazar yerlerinde, taksi duraklarında ve aklınıza gelen her yerde beleş dağıtıyor.
Ya da bastığı halde satmıyor çünkü satılmayacağını biliyor. Satmış gibi gösterip dağıtım şirketine parasını ödüyor.
Üstelik bu yolla gerek resmi ilanlardan, gerekse özel reklamlardan payını yükseltip büyük paralar kazanıyor.
Emme basma tulumba işte böyle çalışıyor!
Patrona devletten iş verip köşe döndüreceksin, o da senin iktidarına çalışacak ve karşılığını böyle ödeyecek.

* * * *

Dördüncüsü, adama kendi sırtından yapılan vurgunları, hırsızlığı, yolsuzluğu, lüks yaşamı falan belgeleriyle anlatıyorsun ama aldığın yanıt şok edici:
“Çalıyorsa benden çalıyor, kime ne!..”

* * * *

Çalışabilir nüfusun yüzde 10’u, başka bir deyişle en az üç milyon kişi işsiz. Bunlar iş aradığı halde bulamayanlar, çalışması gerektiği halde evine ekmek parası götüremeyenler.
Böyle büyük bir kitlenin var olduğu bir ülkede onları işsiz ve aç bırakanlar nasıl iktidar olur?
Nedenlerini yukarıda çok özetle anlatmaya çalıştım.
Bu konuda yapılmış herhangi bir bilimsel çalışma yok ama işsizler kitlesinin büyük çoğunluğunun da bu iktidar partisine oy verdiği kanısındayım.
Bu durum siyaset mantığına, ülke gerçeklerine ve insan unsuruna tümüyle aykırı.
Bu kitlenin uyanmasını beklemek gerekiyor da, kim nasıl uyandıracak!..
Ya da bunlara hipnoz mu yapıldı!

Yeni keşifler

Sevgili okuyucularım, Tayyip birkaç gün önce muhteşem bir açıklama yaptı ve Amerika kıtasını 1492 yılında Kristof Kolomb’un değil, 1178 yılında Müslümanların keşfettiğini bildirdi.
Aynı gün, 16 Kasım 2014 tarihli Sözcü’de aynen şöyle yazmıştım:
“Bu saçma sapan ve hiçbir bilimsel gerçeği olmayan sözler dış dünyada ülkemizi yine rezil edecek, yine alay konusu yapacaktır. Dinimiz ve Türkiye Cumhuriyeti Tayyip’in vesairenin şamar oğlanı mıdır?”
Aynen dediğim gibi oldu. Dünya basını hemen gırgıra başladı.
Haklıydılar çünkü böyle bir mizah malzemesi ele kolay kolay geçmez!

* * * *

Yakında kendisinden yeni açıklamalar gelebilir, sakın ola ki şaşırmayın:
“Partimizin simgesi olan ampulü Edison değil, Ebu Ahmet Bin Davutoğlu isimli İslam alimi 1300’lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu kurulurken keşfetmiştir!..”
“Kuduz aşısını keşfeden Fransız doktor Pastör değil, 1146 yılında İbni Bülent Arınçzade isimli Arap hekimdir!..”
Zırvalama, saçmalama ve herkesi kendinle alay ettirme sürecini bir kez başlatırsan, onu durdurmak zor iştir.
İşte böyle gülünç olursun, dünyayı kendine güldürürsün.
İşimiz zor, hepimize kolay gelsin.