Güneydoğu, şer bir emperyalist entrikanın kurbanı oluyor. ABD bu oyuna AKP’yi de ortak ediyor.
Asker-sivil, medyası, uleması kim varsa Kürt sorunu diye ileri sürülen olayın ülkeyi parçalayan bir “emperyalist proje” olduğu halka anlatılmıyor.
Kimse, bunun “Kürtlerin kara göz, karakaşları için değil”, bölgede kendi çıkarlarına jandarmalık yapacak uşak bir devlet yaratmak olduğu gerçeğini “özellikle Kürt kökenli bölge halkına” anlatma yurt severlilik ve dürüstlüğünü göstermiyor.
Büyük Kürdistan “BOP” eş başkanı Tayyip Erdoğan’ın hangi amaç ve nedenle bu tezgaha geldiği bilinmiyor. Bunu gizleyerek “analar ağlamasın”, “barış süreci” diye vatanı peşkeş çekmenin vebalini üstleniyor.
Rütbe, makam, unvan ve cüzdan düşkünü aydın, bilgin, yazar-çizer kim varsa “bu şer planı içinde” hunharca kullanılıyor.
Bu nedenle:
- ABD, AKP, Gülen şerikliğiyle ve hayasız bir kumpas, sahte bilgi, belge ve kasetlerle, ordunun çökertilmesi, Güney’de “fiili bir PKK devletinin kurulmasından” rahatsız olup, en ufak bir tepki göstermeyen, “Genelkurmay Başkanı ve karargahını” keşfettiler.
- Gezi Parkı olaylarında Nazi yöntemiyle “masum onlarca genci öldüren ya da kör eden, 4 bin kişiyi yaralayarak destan yazan!” polis müdürleri ve valiler,
“Savcı talimatlarını yırtıp atın, ileri giderlerse içeri alın” diyen müsteşarlar ürettiler.
- 17 Aralık asrın devlet soyguncuları, “havuzcu ihale virüsü müteahhitler”, özellikle kara para kuryesi “mamacı” Zarrabları yarattı, daha önemlisi bunlara takipsizlik kararı veren savcılar imal ettiler.
Bu kadar olaylar oluyor, hiç ders almıyorlar. 7 değil, 77 cetlerini abat ettiler. Yine de doymuyor, durmak, durulmak bilmiyorlar. “Türkiye seninle gurur duyuyor” diyen “paralı askerlere” güveniyorlar.
Her şeyin cılkını çıkardılar. Dünya üzerinde bu kadar acemi, çelişkili, niteliksiz bir iktidara tanık olunmuyor.
Bermutat gündemi saptırmak amacıyla Mescit-i Aksa’yı kullanıyor. Kudüs’ü kurtaracağız diye Don Kişot vari esip, gürlüyor. Kimse çıkıp da sen önce Güneydoğu’yu kurtar diyemiyor.
Şimdi sadrazam, din dersleri IŞİD’i önlemek için gereklidir diyor. Bunlar ya çok aptal, ya da bizi keriz sanıyorlar.
Yahu madem IŞİD bu denli tehlikeliydi, bu eşkıyalara TIR’lar dolusu silahı gönderen, hudut kentlerinde tedavi ettiren, kaymakamlarla toplantı yaptıranlar kimlerdi?


Kendileriyle birlikte baştan çıkardıklarını da yakacaklar

Bu kadar melanet ve rezaletlerden sonra bu devran böyle devam edemez. AKP er geç alaşağı edildiğinde bunların hasodabaşı olmuş, çıkarcılık ve ödleklik sendromlu sözde bilim adamları, üst düzey bürokrat, yargıç ve savcılar, ihale virüslerini önce AKP satıp, bunlara Brütüs’lük yapacak, tüm suçu bunlara yükleyeceklerdir. Şöyle ki; *Yüce Divan yargılamasında “asker bizi uyarmadı. Gereğini yapmadı. PKK’yla savaşmayı göze alamadı” deyip, topun ağzına bu topukçu paşaları sürecekler.
*Kraldan fazla kralcı amigo devlet görevlilerine “yaptıkları melanetlerin hesabı sorulduğunda” onlara emir verenler toz olacak, mahkemede “bizim yazılı bir talimatımız olmamıştır” deyip, bu kişiliksiz yaratıkları okka altına atacaklardır.
*Hukuk dışı utanç kararlar veren malum savcı ve yargıçlar yarın yargılandıklarında (kendilerini bu yola sevk edenler) mahkemede “bunlar bağımsız ve tarafsız yargının verdikleri kararlardır, bizim bir dahlimiz olmamıştır” deyip tüm suçu bunlara yükleyecekler.
AKP’li milletvekillerine gelince; “biz neden karun haline gelmiş bir lider ve fezlekeli bakanların servetinin bekçiliğini yapıyoruz” diye hem kendileri, hem de ülkelerine daha fazla zarar vermemek için artık uyanmaları gerekiyor. Aksi halde başlarına gelecekleri yakın tarihimize bakıp, öğrenmelidirler.
Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının bir devlet yönetimi için gereken bilgi, kültür, deneyim, ehliyet ve dirayetten yoksun olduklarını bugünki Türkiye’nin hali pür melali kanıtlıyor.
Ak Saray’da “hini hacette” bir kaçış tüneli inşa edildiği iddia ediliyor. Ancak, böyle bir durumda “bunları kabul edecek bir dış ülkenin var olduğuna” kimse inanmıyor.
Sonuç: Artık AKP iktidarının “biz boyumuza, posumuza bakmadan ülke yönetimine talip olduk, Türkiye’yi mahvettik, şimdi ‘hem ülkeyi, hem kendimizi daha kötü bir akıbetten korumak için’ Türk Milleti’nden özür dileyip, istifa ediyoruz” demeleri gerekiyor.
Bu durum, Yüce Divan’daki cezalarını hafifletici bir gerekçe olabilecektir. Söylemesi bizden.