Kadın, İslam dünyasında 1400 yıldır horlanıyor, aşağılanıyor. Erkeğin zevk aleti olarak görülüyor. Şeriat 4 kadınla evlenmeye cevaz veriyor. Mirasta kız çocuğa yarım, erkek çocuğa tam pay veriliyor. Bir erkeğin şahitliği iki kadına bedel oluyor. Erkeğin karısını dövmesi dinen caiz sayılıyor. Çoğunlukla Anadolu’da kadın, erkekle aynı sofrada yemek yiyemiyor. Kadın, erkekle bir aradayken konuşamıyor, gülemiyor. Kadın kocasının 2 metre gerisinde yürüyor. Bunlar gibi daha birçok hüküm ya da gelenekler bulunuyor.
İslam da kadınlar asırlar boyu günah keçisi olmaktan kurtulamıyor. Kız çocuğu doğuran bir kadının kocası bunu boşanma nedeni sayıyordu. Gelmiş, geçmiş tüm İslam devletlerinde “tek iş ve işlem” kadının başı, kalçası, giyim kuşamı oluyor. Savaşlar ya da ekonomik yaşam mücadelesi verildiği süreçlerde bile kadın örtünmesi, kadınlarla uğraşmak temel dert ve gaileleri oluyor. Kadınlar eksik etek diye horlanıyor. Başını açan kadınlar mahalle baskısıyla dayak yiyor. Anadolu’da başı açık öğretmenlerin “vurun kahpeye” diye taşlandıkları romanlara konu oluyor.
Bu nedenle dünyada “uygarlaşmış, adam olmuş” bir tek şeriatçı İslam ülkesine tanık olunmuyor.
Dünya ülkeleri, elektriği, bilgisayarı keşfederken, İslam ülkeleri türban tarzı örtünmeyi keşfediyor. Türkiye iç ve dış bin bir sorunla boğuşurken, AKP yönetiminin tek uğraşısı 9 yaşındaki çocukların “türbanla” dünyalarını karartmak oluyor.
Atatürk 1400 yıllık bu kadın esaretini kaldırıyor. Kadınlara bir kimlik ve kişilik kazandırıyor. Fransa’nın 1944, İsviçre 1971’de kadınlara tanındığı seçme seçilme hakkını Atatürk 1934 yılında veriyor. Atatürk’ün modern Türkiye’si çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıyor. Uluslararası düzeyde kadın bilginler, hukukçular, doktorlar, sanatçılar yetişiyor.
AKP iktidarında ise yüz yıl öncesine dönülüyor.
“Elhamdülillah şeriatçıyım” diyen Erdoğan’a ...... kılı olurum diyen kadınlar üretiliyor. Kadın cinayetleri 2002 öncesine göre yüzde bin beş yüz artıyor.
Türkiye’de bilginler, aydınlar, akil kişiler arasından biri çıkıp da, “başka bir derdiniz, işiniz gücünüz yok mudur? Kadının “saçından, başından” size ne? Başını açan kadınların günahı size mi yazılıyor?” diye tepki göstermiyor.
Bülent Arınç “bizim camia kadına ve paraya düşkündür” diyor.
Tüm dinlerde “eline, beline, diline hakim ol” ilkesi temel felsefeleri oluyor.
Kadınlar, “siz bizi bırakın önce elinize, belinize hakim olun, utanmaz günahlarınızla uğraşın” diyemiyor.

* * * *

Konya Selçuk Üniversitesi’nden bir din profesörü, “kadınlar açık-saçık giyinirlerse erkekleri imrendirir, taciz mübah olur” diyor. Bu gibi din hokkabazları insanları dininden ediyor.
Buna en güzel cevap Sezen Aksu’dan geliyor. “Siz 9 yaşındaki çocuğa türban taktıracağınıza hayvani arzularınızı gemleyin be öküzler” diyor. Sormak lazım;
9 yaşındaki çocuğun başını niye kapatıyorsunuz, onun saçı da mı erkekleri eksite ediyor?
Kadınlar dinsel, sosyal ve ekonomik her türlü haktan, hukuktan yoksun kalınca kişilikleri ve özgürlüklerine kavuşma savaşı veremiyor.
Mursi, 9 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenilebileceğine dair bir yasa çıkartıyor. Kadınların manavdan muz almalarını yasaklıyor. Bir erkeğin eşi öldükten sonra ilk 8 saat içinde cinsel ilişkiye cevaz veren bir anayasa maddesi hazırlatıyor. Yani kadınların ölülerini bile rahat bırakmıyorlar. Tayyip Erdoğan bu inançları ne denli paylaşıyor ki Mursi uğruna Türk-Mısır ilişkilerini berhava ediyor. Türk kadınları Mursi’yi ve bu sapıklıkları lanetleyeceklerine AKP desteğiyle sokaklarda Mursi lehine yürüyüşler yapıyor.
Ama yıllardır kadınlara reva görülen tüm bu rezilliklere karşın Türk kadınları;
“Artık yeter, başımızı açtığımız için bizi günahkar ilan ediyorsunuz. Ülke yaşam savaşı verirken yetim hakkı yiyor, ülkeyi soyup, soğana çeviriyorsunuz. Bakara-makara diye din ayetleriyle alay ediyorsunuz. Amaca (şeriata) ulaşmak için her şey mubahtır diye yapmadığınız melanet kalmıyor. Siz bizi değil, kendi melun günahlarınızı düşünün” diye gök kubbeyi bu siyaset magandalarının başına indiremiyor.
Bunu yapsalar kadının fendi erkeği yener, Türk kadını layık olduğu kişilik ve özgürlüğe kavuşabilir.