- AKP ve Fethullah Hoca günün birinde kendilerine dur der korkusu, ABD de büyük Kürdistan projesine (BOP) engel olur endişesi ve melun bir kumpasla askerin ipini çekme zilletine düşüyor.
Bu şekilde Güneydoğu’da fiili bir PKK devleti icra-i faaliyet eyliyor.
Türk askeri taşlanıp, arkadan kurşunlanırken peşmerge “gayri resmi” askerleri hudut illerinde yaşa, var ol çığlıklarıyla karşılanıyor.
Bayrağımız ve Atatürk heykelleri yakılıp, yıkılıyor.
Tüm bu melanetler yaşanırken “Atatürk’ün göz bebeği” ordu, Genelkurmay Başkanı ve karargahından en ufak bir tepki ve rahatsızlık emaresi görülmüyor.
- Devlet soyguncusu ihale virüsleri, milletin bilmem neresine koyan onursuzların oluşturduğu “havuz medyası” yazar-çizerlerinin tüm bu rezilliklerden en ufak bir şikayetleri olmuyor. Aksine AKP’ye amigoluk yapıyorlar.
- Polis müdürlerine savcı talimatlarını yırtıp, atın. Buna itiraz ederlerse içeri atın diye emirler veriliyor. Mussolini’nin faşist yönetiminde bile cesaret edilemeyen Nazi yasaları ve hukuk katliamları yapılıyor. Türkiye’de yaprak kımıldamıyor. En ufak ulusal bir tepkiye tanık olunmuyor.
- 17 Aralık asrın devlet soygunuyla “rüşvet ve hırsızlıklarda” dünya rekorları kırılıyor. Çocuk kandırırcasına “bunu paralel yaptı” diyorlar.
Hakim kararıyla yapılan dinlemelerle suçüstü yakalanan kim varsa hepsine (delil değerlendirmesi hakimlere ait olduğu halde) deliller yasal yollarla elde edilmemiştir gerekçesiyle takipsizlik kararı veren savcılar üretiliyor.
- “Al gülüm, ver gülüm” yöntemiyle verilen ihaleler ya da maden işletmelerinde önce Soma ardından Ermenek’teki cinayet diye tanımlanacak işçi katliamları Türk halkının yüreğini dağlıyor.
Bunlar ise taziye için gittikleri “fıtrat!” mahallinde acılı vatandaşı tokatlıyor.
Tüm bunlara sessiz kalan bir halk, bir parlamento ve bir medyayı tarih yazmıyor.
Başka bir ülkede olsa gök kubbe bunların başına indirilirdi.
“Ödleklik ve çıkarcılık virüsü” tüm ülkeyi kasıp kavuruyor
12 yıldır laik Cumhuriyet ve Atatürk’e musallat olan bir ceberut iktidara karşı kimse üzerine düşeni yapmıyor. Sürekli ahkâm kesiyor, tüm suçu muhalefet partilerine yükleyerek “korkaklık ve çıkarcılıklarına” mazeret bulma kurnazlığı yapıyorlar.
Bu durum Nasrettin Hoca’nın şu ibret verici fıkrasını anımsatıyor.
Timur zamanında köylüler Hoca’ya gidiyor. Hoca efendi,”Timur’un bir fili var. Ne ekin, ne bağ, ne bostan bıraktı. Her şeyi hortumlayıp dümdüz etti. Mahvolduk” diye yakınıyor, şikayette bulunuyorlar.
Hoca’ya sen önümüze düş, gidip bu durumu Timur Han’a arz edelim diyorlar. Nasrettin Hoca bu isteği kabul ediyor. Halkla beraber yola koyuluyorlar. Tam huzura çıkıldığında Hoca bir arkasına bakıyor ki şikayetçi cemaatin yerinde yeller esiyor. Hepsi korkudan toz olmuş.
Timur, “söyle bakalım Hoca efendi dileğin nedir” diye soruyor. Hoca; “Hünkarım senin bir filin var. Çok sevimli tüm yöre halkı ona bayılıyor. Ama fil erkekmiş. Halkımız sizden bir de ona eş dişi bir fil getirtmenizi” arz ve istirham eyliyor.
Şimdi Türkiye’deki manzara-i umumiye tıpatıp Hoca öyküsüyle örtüşüyor.
Ancak Timur’un bir fili vardı. Bunlar fil sürüleriyle “yüz milyarlarca doları, sit alanları, “kupon” araziler, ne varsa her şeyi hortumluyor, silip süpürüyorlar. Ne yazık ki Nasrettin Hoca’nın cemaati gibi kimsenin korkudan gıkı çıkmıyor.
Ana Muhalefet lideri “Türkiye sonu meçhul bir badireye sürükleniyor, ülke yaşam savaşı veriyor. Ülkenin temel direkleri “asker, yargı ve eğitim” musalla taşında.” Uyan ey ehli vatan diye bas bas bağırıyor. Etrafına baktığında herkes toz olmuş, ara ki bulasın.
Kişiliklerini bilim kimliğini kaybetmiş üniversiteler, sarılaşmış sendikalar, tasmalanmış medya sürekli muhalefeti eleştiriyor. AKP’ye karşı ise has odabaşı oluyor, dut yemiş bülbül kesiliyorlar.
Başta CHP, muhalefet partilerinin gereği gibi muhalefet yaptıkları söylenemez. Ancak, liderler arkalarındaki halk kitleleri, zinde kuruluşlarla güçlenir, moral bulurlar. Aksi halde Don Kişot olmaktan öte gidemezler.
Sonuç ve çare: “ödleklik ve çıkarcılıktan malul” bir kesim bilgin, aydın, yazar-çizerlerin iflah olmaları mümkün değildir. Onlar, ancak AKP iktidarının kesin gideceğine inandıkları an sıkılmadan liboş olarak arzı endam eylerler.
Bu şerait içinde CHP’nin köy-kasaba demeden ülkeyi karış karış dolaşıp, düzenleyeceği mitinglerle vatandaşı uyarıp, halkı bu narkozdan kurtarmaları gerekiyor. Bunların yaptıkları yardımların daha fazlasının (sadaka değil) yasal olarak vereceklerini,
Özellikle yüz milyarlarca dolarlık rüşvet ve hırsızlık paralarını (özel bir fonda toplayıp) fakir fukara ve işsiz vatandaşlara dağıtacaklarının güvencesini de vermeleri farz ve zorunlu oluyor.