İmralı’yla görüştüğümüzü söyleyenler, alçak, namussuzdur” diyor, görüştükleri belgeleniyor.
- “Hizbullah’la görüştüğümüzü söyleyenler alçak, şerefsizdir” diyor, görüştükleri fotoğraflanıyor.
- “Bahçeli Çin Uygur bölgesine gidemedi şimdi ahkam kesiyor” diyor, Bahçeli’nin Uygur baş şehri Urumçi’ye gittiği fotoğraflarla kanıtlanıyor.
- IŞİD’e giden silah dolu TIR’lar yakalanınca “Türkmenlere gidiyordu” diyor, Türkmenler bu güne kadar bize hiçbir yardım gelmedi diyerek Başbakanı yalanlıyor.
- “Atatürk camileri ahır yaptı” iftira ve yalanında bulunuyor, bunun da yalan olduğu kanıtlanıyor.
- Gezi Parkı olaylarını “önce CHP sonra AB ülkeleri, sonra faiz lobisi yaptı” diyor, hiçbiri tutmayınca en sonunda faturayı İsrail’e kesiyor.
- Gezi Parkı olaylarında “gençler camiye girip içki içtiler” diyor, bu vicdansız yalan cami imamı tarafından yalanlanınca adam sürgün ediliyor.
- “Kabataş’ta 80 kişi, türbanlı genç bir kıza tacizde bulundu” diye korkunç bir yalan üretiyor, bu iftira da MOBESE görüntüleriyle yalanlanıyor.
- 2004’te “ben Gürcüyüm, eşim Arap’tır” diyor, 2014’de “bana Gürcü deyip, aşağıladılar” diye kendi kendisini yalanlıyor.
- “Dedem Kemal Mutlu, 1914’te Sarıkamış’ta şehit oldu” diyor, Milli Savunma Bakanlığı “bu isimde bir şehit yok” diye tekzip ediyor.
- Kendilerine suikast yapılacak diye “devletin kalbi kozmik odayı” arattırıyor. Bu kuyruklu yalanla da devletin sırları, gizli planlarının hallaç pamuğu edilmesini sağlıyor.
- Mavi Marmara olayından sonra “İsrail’e Donanma’yla gideceğiz” diyor, balıkçı kayığıyla bile fora yapamıyor.
- Azerbaycan Parlamentosu’nda “Sarp Kapısı’nı asla açmayacağız” diye söz veriyor. Ardından İsviçre’de Sarp Kapısı’nın ilke olarak açılmasıyla ilgili protokol imza ederek Azeri soydaşları hayal kırıklığına uğratıyor.
*”NATO’nun Libya’ya müdahale etmesine izin vermeyiz” diyor, NATO kuvvetlerinin başını çekerek Kaddafi’nin linç edilmesine neden oluyor.
- 17 Aralık 2013’te asırların devlet soygunu suçüstü yakalanıyor.
Tapelere montaj diyor ama gerçek olduğu kanıtlanıyor. TÜBİTAK ise bilim onurlarını iki paralık ederek bu yalan doğrultusunda montaj raporu verme zilletine düşüyor.
- Erdoğan yabancıları da kendi halkı gibi görüp yalanlarını dış dünyaya da yansıtıyor.
- “Wall Street’teki gösterilerde polisler 17 kişiyi öldürdü” diyor, ABD anında “Wall Street’te hiçbir polis müdahalesinde ölüm olayı yaşanmamıştır” diye Türk Başbakanı’nı yalanlıyor.
- İngiltere’de Başbakan Cameron’un gazete kapattığını söylüyor. İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Türk Başbakan’ın, “Başbakan Cameron’un gazete kapattığı beyanı hayal mahsulü, gerçek dışıdır” diye yalanlıyor.
- Obama’ya “Fethullah Gülen’i bize teslim et” dedim, o da bana “mesajınız alınmıştır” dedi diye basın açıklaması yapıyor. Beyaz Saray anında “böyle bir konuşma olmamıştır” diye yalanlayarak rezili rüsva oluyoruz.
Bu kadar yalan-dolanla bir Başbakan hiçbir ülkede o makamda bir saat bile oturtulmaz. Türk halkına ise “vız gelip, tırıs” gidiyor.


Türk kelimesini ağzına almıyor, Türk cumhurunun başı oluyor

Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış. Ancak, mitomani’den (yalan söyleme hastalığı) malul olununca, yalancının mumu bir türlü sönmek bilmiyor.
Yolsuzluklarda dünya birinciliği, yalancılıkta dünya rekortmenliği, Cumhurbaşkanı olmak için yeterli kriter oluyor.
Ayrıca:
Evdeki şaibeli paraları sıfırlatmak,
Sokakta vatandaş tokatlamak,
Yargıyı çökertmek, hırsızları yakalayan polis ve savcıların hayatını söndürtmek,
IŞİD’i silahlandırıp, Ortadoğu’yu ateşe atmak,
Sözde Esad’ı yıpratmak amacıyla Suriyelileri Güneydoğu illerimize bela ettirerek ne İsa’ya ne Musa’ya yaranmak,
İstanbul’un kupon arazileriyle Türkiye’nin doğa harikası SİT alanlarıyla ilgili kararları kendi yetkisine alarak ülkeyi “memaliki Tayyip” (Tayyip’in mülkü) haline getirmek gibi özellikler ise Türk halkı için “Cumhurbaşkanı adayının birinci turda seçilmesi için ekstra kriterler” oluyor.
Bir temsil makamı olan Cumhurbaşkanı olmak için akıl almaz bir hırsla (partisini yok etme pahasına) benden sonra tufan deyip, bu denli yırtınıp, didinerek kapağı Köşk’e atmasının nedeninin, Cumhurbaşkanlığı makamına yapılacak eleştirilerin müeyyidelerinden yararlanmak, “özellikle Cumhurbaşkanlığı zırhına sığınarak yolsuzluk soruşturmalarından kurtulmak” olduğu milleti ırgalamıyor.
Bir milletin a...sına koymadıkları kalmıştı, şimdi müteahhit şerikleri onu da büyük bir zevkle yaptıklarını beyan ediyor.
Tüm bu melanetlere karşın Türk Milleti; hâlâ bunlardan iğrenip, ikrah etmiyor. Aksine tüm bu rezaletleri dinimize göre (Günah işleme “hırsızlık” özgürlüğü) sayıp, bunlara yine teveccüh gösteriyorsa (koy ver gitsin) “bize halt etmek” düşüyor.