Geçmişteki yaralar neden kaşınır bilmem...
Yalnız iktidar değil, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bile “Ben Dersimli Kemal’im” diyerek bir şeyler anlatmak istedi, cumhuriyete karşı tavrını sergiledi ama daha ileri gitmedi.
Eğer gitseydi, ucu kendi partisine ve partinin kurucusu Atatürk’e dokunacaktı...
Kılıçdaroğlu yanlış yaptı. Çünkü artık Dersim diye bir yer yok. O doğduğu vakit bölgenin adı Tunceli idi... Cumhuriyet Türkiye’si “Dersim”in adını değiştirerek “Tunceli” yapmıştı.
Bölgeye hâlâ “Dersim” demek, en azından Cumhuriyet’e saygısızlıktır!
Aklıevvel bir CHP milletvekili de Tunceli adının Dersim olarak değiştirilmesi için yasa teklifi verdi!
CHP bu akılsız davranışlarıyla Atatürk’e ve Cumhuriyet’e bağlı kitleleri üzüyor!
Partiden kopmalar bu yüzdendir.

* * * *

“Dersim” adı, özellikle AKP iktidarı tarafından bir oy istismarı haline dönüştürüldü.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da Tunceli adına boş verip “Dersim modern bir Kerbelâ’dır.” demesi aslında skandaldır.
“Sen hangi devletin başbakanısın efendi?” diye sorarlar adama!
Ayrıca Dersim ile Kerbelâ arasında uzaktan yakından hiçbir ilişki, hiçbir benzerlik yoktur. Dersim isyanı ile Kerbelâ olayı çok farklı boyutları olan konulardır.
Başbakan Ahmet Davutoğlu bu bilgisiyle tarih dersinden sınava girse, sınıfta kalır!
1937 yılında İngiltere’nin kışkırtmasıyla başlatılan Dersim isyanı Cumhuriyet yönetimine karşı kanlı bir başkaldırıdır!

* * * *

İsyancı Seyit Rıza ve adamları Türkiye’nin bütünlüğüne karşı ayaklanmıştır.
Arazi yapısı itibarıyla karadan yapılacak müdahaleler etkili olamayacağı için Dersim isyanı, Atatürk’ün emriyle, havadan uçaklarla bastırılmış ve çok sayıda can kaybı olmuştur.
Bu bir savaştır ve her isyan gibi beraberinde ölüm getirmiştir.
Başbakan Davutoğlu’nun bu olayı “Modern Kerbelâ” olarak tanımlayıp (dolaylı olarak) Atatürk’e çatması iyi niyetli bir girişim değildir ve istismardır!
İktidar, tarihi olayları çarpıtarak kendisine oy sağlamaya çalışıyor.
Başbakan Davutoğlu’na naçizane tavsiyem, tarih kitaplarını iyi okumasıdır!
Bu tür davranışları bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yakışmıyor!

Usta bir sihirbaz, yüzlerdeki maskeleri düşürseydi...

Hayat hiç de göründüğü gibi değil...
Gücün, kuvvetin etrafını her zaman yalakalar, şaklabanlar sarar.
Tıpkı şekerin üzerine konan sinekler gibi...
Güç sahipleri çevresindekilerin soytarılıklarından hoşlanır, övülmeyi severler, yalan da olsa methedilmek, pohpohlanmak onlara gurur ve mutluluk verir.
İşte bizim, eski Başbakan ve yeni Cumhurbaşkanı da böyle duygular içinde...
Yağdanlık ve yalakaların şakşaklarıyla kendisini dünyanın en güçlü liderlerinden biri olarak görüyor!
Keşke öyle olsaydı... Bundan biz de memnunluk duyardık!

* * * *

Dünyada her geçen güç biraz daha yalnızlaşan bir Tayyip Erdoğan var...
Yandaşlarının üzerine sıvadığı boyalar döküldüğü vakit, ortada o güçlü görünümünden eser kalmayacak!
Menfaat için solucan gibi kıvır kıvır kıvrananların, çıkarları bitince onu terk edecekleri kesin!
Kendisini çok güçlü sanan kişiler, dalmış oldukları karanlıkların içinden sıyrılıp gerçekleri gördükleri vakit bunu anlayacaklar!

* * * *

Hayat bir tiyatro gibidir.
Etrafımızdakilerin maskeleri, usta bir sihirbaz tarafından düşürülseydi, önümüze çok çirkin yüzler, çok üzücü manzaralar çıkacaktı!
Tayyip Bey’in etrafındakilerin gülen çehreleri, dünyanın en sahte manzaralarıdır!
Cumhurbaşkanı olayları bu ışık altında görebilseydi, büyük bir hayal kırıklığının dipsiz kuyusuna düşerdi.
Sonuçta ona da, ülkeye de yazık oluyor!

Te­bes­süm

Yatağa düşen ekonomi bakanı!
Ülkenin borçları gırtlağa kadar yükselmiş. Ekonomi bakanı üzüntüsünden yatağa düşmüş, hasta yatıyor, bir yandan da sabah akşam:
“Allahım, ülkemin borçlarını ödemedikçe canımı alma!” diye yalvarıyormuş...
Bakana muhalif olan bir milletvekili:
“Hay kurnaz hay!” demiş “Nasıl da çıkarını biliyor. Yahu bu ülkenin borçlarını ödemek için sana daha bin yıllık yaşam yetmez!”

Gü­nün Sö­zü

Dalkavuk ve yalaka liderlerin gizli düşmanıdır!