Şu an elinizde tuttuğunuz gazete sayfasını, yukardan aşağıya, dikine yırtın... Cıııırt diye gider.
Enlemesine yırtmaya çalışın.
Parça parça olur.

*

Ağaçtır çünkü o.
Hangi işlemden geçirilirse geçirilsin, hangi şekle bürünürse bürünsün, ağaçtır.
Dikine, liflerinin suyudur.

*

Nasıl yaklaşacağını bilirsen...
“Kütük” bile uyumludur.
İşi bilmezsen...
“Kağıt” bile direnç gösterir.
Zorluk çıkarır.

*

Madenlerde bu yüzden ölüyoruz.

*

Akp’nin en çok oyu almış olması, maden gibi teknik bi meseleyi en iyi bildiği anlamına gelmez. En çok oyu ben aldım, her kadroyu benim bademler doldursun zihniyetiyle yaklaşırsan, kaçınılmaz sonu bu olur.

*

NASA’mız olsa...
İl başkanını astronot yapar bunlar!

*

Aynı şekilde, iktidar değişse, chp gelse, ben laikim, madenden en iyi ben anlarım diyemezsin. Mhp’li veya hdp’li olman, kömürü bağlamaz.

*

Madencilik denilen kavram, Karayolları, Devlet Su İşleri, Türk Hava Yolları, Devlet Demiryolları, Orman Genel Müdürlüğü, Makina Kimya Endüstrisi Kurumu gibi, bilim, tecrübe, liyakat isteyen bi konudur.
Zurna değildir.

*

Yaşı 40’ın üstünde olanlar gayet iyi hatırlar. “Mesleksiz siyaset esnafı” burnunu sokana kadar, yukarda saydığım kurumlarımız tıkır tıkır çalışırdı. Burunlarını bi soktular...
Bi gün maden patlıyor, bi gün tren uçuyor, bi gün asfalt çöküyor, bi gün Kızılırmak musluğa bağlanıyor. Uçaklarımız mesela... “Ebola virüsü zannedildiği kadar tehlikeli değil, sadece öldürüyor” diyene emanet.

*

Ağaçlar katlediliyor diye ağlıyoruz.
“Orman” Bakanımız...
“İnşaat” mühendisi birader!

*

Dolayısıyla, hani 18 garibanımızı boğduran madenin sahibi, pişkin pişkin “doğal afet” demiş ya... “Doğal sonuç”tur aslında o.

*

Ve, doğal olarak, kesintisiz facia dönemine girdi Türkiye... Cehaletin bedelini ödemeyen bir millet, dünya tarihinde görülmedi maalesef.