Aydınlık bir Türkiye için  karanlığa ışık taşıyalım



Akın, “Ülkem her geçen gün kararıyor” dedi ve ekledi: İnsanların,
cehalete, mahkum edilmesine karşıyım! Ümitsiz de değilim. Bizden
sonrakiler becerecek bu işi. Bilime dayanan bir ülke var edecekler

RÖPORTAJ: Özlem GÜRSES- Türkçe’nin en güçlü kalemlerinden biri. Şair, yazar, oyuncu, TV yapımcısı, müzeci. Çok beyinli bir orkestra: Sunay Akın... Onunla kurduğu Oyuncak Müzesi’nde buluştuk. Çocuklardan, hayallerden, özgürlükten, ölümden, aşktan, siyasetten ve Cumhuriyet’ten konuştuk... Ümitsiz değil Sunay Akın. “Bizden sonrakiler becerecek bu işi” diyor, “Akla, bilime ve yaratıcı düşünceye dayanan aydınlık bir ülkeyi var edecekler. Yeter ki biz karanlığa ışığı taşıyalım.”


‘ÖNCE ÖZELEŞTİRİ YAPMALIYIZ’

Türkiye’nin şimdiki halinden memnun musunuz? Seçime bir ay kaldı, ümitli misiniz?
Işık aydınlıkta durana verilmez, karanlıkta durana verilir. Çözümün ilk adımı özeleştiridir. Biz Türkiye’nin bu kadar kararması için ne yaptık? Ya da ne yapmadık? Karanlıktaki insanı suçlamak, cahil demek o kadar kolaydır ki... İyi de biz oraya ışık götürdük mü? Ben ülkemin her geçen gün karardığını görüyorum, herkes gibi. Her okuyan insan gibi. Ama ben laf atıp, konuşmak yerine, ışığı karanlığa taşımalı diyorum. Ben insanların, karanlığa, cehalete, bilgisizliğe mahkum edilmesine karşıyım!


Seçimle ilgili beklentiniz nedir?
Bir satranç oyunu içinde olduğumuz için, hiçbir şekilde böyle bir acil çıkış, bir kısa yollu çözüm göremiyorum. Ama şunu görüyorum: Biz aydınlanmadan, Cumhuriyet’in temel değerlerinden, onu var eden o güzel insanların mirasından vazgeçmedikçe, orada durdukça, belki başımızı kaldırıp daha ileri gidebiliriz...


Peki Türkiye’nin  en büyük sıkıntısı sizce nedir?
Hafıza kaybı. Alzheimer olmuş biri nereden geldiğini de, nereye gideceğini de bilemez. Türkiye Alzheimer olmuş bir ülkedir.


Cumhuriyet tamamlandı mı?
Tabii ki tamamlanamadı. Atatürk istediği pek çok şeyi yapamadı. Mustafa Kemal Atatürk onu söylüyor: Ben manevi miras olarak bilim ve akıl bırakıyorum diyor. Biz bu mirası sahiplendik mi? Atatürk demedi mi “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” Biz bilgi toplumu olamadık. Bilgiyi üreten mekanlar, müzeler, okullar, halkevleri, köy enstitüleri yok! Hangisini, Cumhuriyet’in o özgür, o devrimci, o biat etmeyen, o soru soran, araştıran insanını yaratan mekanlardan hangilerini yaşatabildik?


TÜRKİYE YARI AYDIN CENNETİ
Türkiye’de aydınlar birbirini sever mi nefret mi eder?
Kıskanır! Dünyada böyle değildir. Bizde kimse üretmiyor, herkes dedikodu peşinde. Bak bilmeyenden korkma, bilenle bilmeyen aynı insandır! Ama “yarı aydın” yok mu, işte ondan kork. Türkiye bir “yarı aydın” cennetidir.

ŞİİR MUTLU YAZILMAZ


Mutlu musunuz şiir yazmaktan?
Hayır, şiir mutlu yazılmaz. Yazarken sıkıntılı, kötü insanlarından biri oluyorum. O nasıl bir kavgadır! Aynı zamanda nasıl da güzeldir...


Hâlâ kağıt kalemle mi yazıyorsunuz?
Evet, önce kağıt kalem. Sonra bilgisayar...


Türk Dili’nin en güçlü şairlerinden birisiniz. Bir Osmanlıca tartışması vardı, hafızamızın da o dil devrimiyle koptuğu, yok olduğu savı var.
Toplum Osmanlıca’yı mezar taşlarında ve çeşmelerde görüyor! Hepsinde aynı şey yazıyor: Ruhuna Fatiha. Cumhuriyet devrimi sırasında senin okuma yazma oranın yüzde 3. İbrahim Müteferrika matbaayı getirdi ülkeye, kaç kitap bastı? 16...  Kaçını sattı? Hiçbirini! Kapattı o da matbaayı. İflas etti! Neyin var senin Osmanlıca?