Johannesburg kenti yakınlarındaki mağarada 15 farklı vücuda ait 1500 fosilleşmiş iskelet parçası bulundu. Johannesburg'daki Witwatersrand Üniversitesi'nden Profesör Lee Berger, "Size insan atasını yeni türünü tanıştırmaktan memnuniyet duyuyorum" dedi.

Evrim çalışmaları için dönüm noktası olduğu belirtilen keşif tüm dünyada merak uyandırdı. Yeni türe, bulunduğu mağaranın adı olan "yükselen yıldız"a atfen "Homo Naledi" ismi verildi. "Naledi" Afrika yerlilerinin konuştuğu bir dil olan Sesotho'da 'yıldız' anlamına geliyor. Uzmanlar kemiklerin yaşını henüz tespit edemedi fakat Homo Naledi'nin öldükten sonra mağaraya getirildiğine inanıyor. "Tarihte ölüm sonrası düzenlenen ritüellerin sadece Homo Sapiens'e ait olduğunu düşünüyorduk" diyen Berger, keşifle beraber bu inancın yerle bir olduğunu ifade ediyor.

Kalıntıları bulan araştırmacılar henüz bu canlıların ne zaman yaşadığına dair bilgileri kesinleştiremedi; ancak ekibin başında bulunan Profesör Lee Berger, Naledi türünün Homo cinsinin ilk örnekleri arasında sayılabileceğine ve Afrika'da üç milyon yıl öncesine dayandığına inanıyor. Ancak bu alanda çalışan meslektaşları gibi Berger de 'kayıp halka' tanımını kullanmaktan kaçınıyor ve Naledi'nin daha ilkel primatlar ile insanlar arasında bir 'köprü' olarak görülebileceğini söylüyor.



SANKİ DOĞA İNSANIN EVRİMİNE DAİR DENEYLER YAPIYORDU...
Afrika kıtasında ilk kez insanın akrabalarına ait bu kadar çok fosil bir arada bulundu. Londra'daki Doğal Tarih Müzesi'nden Profesör Chris Stringer, Naledi'nin önemli bir keşif olduğunu söyledi: "Sanki doğa insanın ne şekilde evrileceğine dair deneyler yapıyordu da insan benzeri canlılar Afrika'nın farklı bölgelerinde birbirine paralel bir şekilde ortaya çıkıyordu. Bunlardan sadece biri insanı ortaya çıkaracak şekilde hayatta kaldı."
Kemiklerin bu kadar iyi korunmuş bir halde günümüze kadar gelmesi bilim insanlarını şaşırtıyor. Homo naledi Afrika'da bulunan diğer ilkel insanlara benzemiyor. Bir gorilinki kadar küçük bir beyne sahip. Leğen kemiği ve omuzları çok iyi gelişmemiş. Fakat kafatasının yapısı, dişlerin küçüklüğü ve karakteristik uzun bacaklar ve modern görünümlü ayakları nedeniyle insan cinsi kategorisinde değerlendiriliyor.

SEMBOLİK DÜŞÜNCE KAPASİTESİNE SAHİP OLABİLİR
Aydınlanmayı bekleyen sorun bu kalıntıların mağaraya nasıl girdiği. Johannesburg yakınlarındaki Rising Star mağarası 'İnsanlığın Beşiği' olarak bilinen bir bölgede bulunuyor. Mağaranın devamında dar bir yeraltı tüneli var. Berger'in ekibi National Geographic Society'nin desteğiyle buraya giriyor. Tünel çok dar olduğu için zayıf kadınlar gönderiliyor. 20 dakikalık bir sürünmenin ardından yüzlerce kemiğin bulunduğu bölüme giriliyor.
Homo Naledi'nin bu kişileri belki de kuşaklar boyunca bilerek mağaraya taşıyıp bıraktığı sanılıyor. Bu kanıtlanırsa Naledi'nin ritüel içeren davranışlarda bulunma ve muhtemelen sembolik düşünce kapasitesine sahip olduğu belirlenmiş olacak. Bu durumda, bunun sadece son 200 bin yıl içinde ortaya çıkan insana özgü olduğuna ilişkin inanç eskimiş olacak.

İNSAN MI, DEĞİL Mİ?
Prof. Berger Naledi'yi insan olarak tanımlamak istemiyor. Prof. Stringer ise Naledi'nin ilkel insan olarak nitelendirilebileceğine inanıyor. Fakat mevcut teorilerin gözden geçirilmesi gerektiği ve insanın evrim tarihinin zengin ve karmaşık olduğu, yeni yeni aralandığı konusunda hemfikir.