Murathan Mungan'ın bugünden dönüp çocukluğuna ve geride bıraktığı yıllara baktığı ve çocuk halini bir romanın kahramanı gibi anlattığı "Harita Metod Defteri" okurla buluştu. Metis Yayınları'ndan çıkan Harita Metod Defteri'nde Mugan, Mardin, Ankara ve İstanbul yıllarını, babasıyla ilişkisini ve bütün bunlarla beraber değişen Türkiye'yi anlatıyor.

Çocukluğunda belirli olaylar karşısında yaşadığı duygu durumlarını hatırlayan, onları yorumlayan Mungan, “yazıdan medet umarak” izleriyle mücadele ettiği "geçmişin yaraları" için, “Yalnızca insanlar büyür, yaralar büyümez, yaralar çocuk kalır. Hayatta en büyük sırrı içimizde taşıyoruz. O sırrı günün birinde dünyayla doğrulamak istiyoruz. Ya sırrımız ışımıyor ya da dünya geçit vermiyor” diyor.

İlkokul çağındayken uzandığı yatağında mitolojik bir beklentiye dönüşen 2000 yılının olası mucizelerini hayal ettiğini anlatan Mungan, şunları kaleme alıyor: "Teknolojik gelişmeleri, uzay yolculuklarını hayal eder ve 2000 yılı geldiğinde ne kadar yaşlı biri olacağımı hayal ederek hüzünlenirdim. Kırk beş yaş bana dünyanın sonuymuş gibi gelirdi. On sekiz yaşında olacağım gün bile benim için uzak ve ürkütücü bir tarihti. O yaşlarda bir çocuk için ciddi sayılabilecek ölçüde yaşlanma korkum vardı, yaşlanma fikri bile beni ürpertmeye yetiyordu, sanki yirmi yaşıma geldiğimde bile her şey için çok geç olacaktı; ölümden çok yaşlanmaktan korktuğumu iyi hatırlıyorum."

"TÜRKİYE HEP AYNI TÜRKİYE'YDİ


Çocukluğunun onca duygusuna ait ayrıntıları bunca yıl sonra hatırlamasına şaşarak, "çocukluğunun başını okşayan" Mungan, hayatını bir sahneye çevirdiği Harita Metod Defteri'nde, kişisel tarihini okura açıyor. Kişisel tarihinin bu anlatısına Türkiye'nin tarihi ve politik geçmişini de dahil eden Mungan, "Ben büyümüştüm, babam yaşlanmıştı, Türkiye hep aynı Türkiye’ydi” diyerek pek bir şeyin değişmediğini anlatıyor. Mungan kitabında okuru Türkiye'nin yakın tarihinde gezdirirken, bir yandan da ailesinin soy kütüğünü, babasının ve annesinin evlenmelerini, boşanmalarını, huylarını da paylaşıyor okurla.