Üniversite sınavı için geri sayım başladı. 2 milyonun üzerinde aday 15 Mart 2015 Pazar sabahı üniversite sınavının ilk ayağı Yükseköğretime Geçiş Sınavı’na (YGS) girecek. Öğrencilerin ve ailelerinin kaygıyı engellemek için yapmaları gerekenleri anlatan Ares Psikolojik Eğitim ve Danışmanlık Merkezi Kurucusu, Klinik terapist, Psikolog Hasan Arslan “Sınavda kaygı seviyesini azaltabilen kişi hafızasını da daha verimli kullanabilir” diyerek öğrencilere tavsiyelerde bulundu.

Sınava dair kaygılar çocukları nasıl etkiliyor?

Kaygılar çocuğun daha fazla korkuya odaklanmasına ve sınavla ilgili kötü senaryolara odaklanmasına yol açar. Sınava yönelik kaygı bir çocuktan diğerine farklılık gösterir. Bunlar arasında sınavdan önceki gün uyuyamamak veya bir şey yiyememek, bulantı ve kusma, bayılma, soğuk terleme ve titreme gibi belirtiler olabilir. Kaygı yüzünden beden olumsuz bir şekilde etkilenirken kişi zihninde sınavla ilgili felaket senaryolarına odaklanır. Korkuya odaklandıkça öğrendiği bilgilere ulaşması, onları hatırlaması gitgide zorlaşır. Bilimsel olarak biliyoruz ki zihin rahat olduğunda hafıza çok daha iyi çalışır. Birçok çocuğun sınavda bildiğini unutması ve sınav sonrası her şeyi hatırlaması kaygı faktörüyle ilgilidir. Sınavda kaygı seviyesini azaltabilen kişi hafızasını da daha verimli kullanabilir.

Bu kaygıları aileler hangi davranışlarıyla tetikliyor?

Kaygılar çocuğun kendi içinde yaratıp büyüttüğü fikirlerden, geçmişteki kötü sınav deneyimlerinden veya ailenin sınavlara karşı tutumundan oluşabilir. Sınav sonuçlarında mükemmellik arayan, aşırı eleştirel, beklentisi yüksek veya sözlü/fiziksel şiddet uygulayan ailelerin çocuklarında bu tür kaygı belirtilerine daha sık rastlıyoruz. Bazı aileler bin bir zorlukla çocuklarını yetiştiriyorlar ve sınav başarısını da çocuğun verdiği karşılık olarak görüyorlar. Bu tür durumlarda aile tutumunu yumuşattıkça veya çocukla daha sağlıklı ve yapıcı bir iletişim kurduğunda kaygıda belirgin bir azalma gözlemlenebilir.

Sınava girecek öğrencilere neler yapmalarını öğütlersiniz?

• Kaygı durumu aileden kaynaklı değil de kişinin kendi içinde deneyimlediği bir başarısızlık veya hata yapma korkusu veya yetersizlik gibi bir duyguysa kendi içindeki bu sıkıntılarla ilgilenmeleri önemlidir.

• Bazıları zihninde fazlasıyla felaket senaryosu yaratarak kendilerini olabilecek en kötü durumda görürler. Bütün sınav boyunca her şeyin ne kadar kötü gittiğiyle, aklını kullanamadığı veya daha iyisini hak etmediğiyle ilgili fikirler üretebilir. Herhangi bir sınavdan önce yapılabilecek en iyi şey önce bedeni ve zihni rahatlatmaktır.

• Böylece stres azalmaya başlarken yetersizlik ve benzeri duygulardan da kurtulmaya başlar.

• Başlangıç için sakin bir yere oturun, gözlerinizi kapatın ve başlangıç için birkaç derin nefes alın!

• Bedeninizin gevşemesine izin verin, zihninizde sınavda her şeyi hatırladığınız, soruları doğru cevapladığınız ve sınav sonunda iyi bir puan aldığınızla ilgili kısa bir film yaratın. Bu zihin için bir anlamda 'işte böyle olacak!' demektir.

• Böylece zihin daha olumlu bir sonuç için çalışmaya başlayacaktır.

• Rahat nefeslerle ve imgelemeyle bir süre gevşedikten sonra kendi kendinize bazı temel telkinlerde bulunabilirsiniz. Bunlar 'kontrol bende', 'başarılı oluyorum' veya 'hafızam bana mükemmel hizmet ediyor' gibi sınavda yardımcı telkinler olabilir.

• Böylece sınav sırasında zihne daha olumlu görüntüler yerleşirken öğrencinin de onu destekleyen ve rahatlatan kişisel bir sloganı oluşmuş olur.

Ailelerin neler yapmaları gerekir?

Aileler Türkiye'de bir başarı yarışı içindeler. Fazlasıyla emek verip haklı olarak çocuklarından en iyisini bekliyorlar. Bütün bunları yaparken karşılarındakinin bir çocuk olduğunu ve yıkıcı eleştirilerin onları daha da dibe sürüklediğini hatırlamakta fayda var. Hata yapmanın normal olduğu çocuğa yansıtıldığında çocuk zor bir sınavdan sonra çok daha rahat olabilir. Bu sayede bir sonraki sınava daha iyi hazırlanarak başarısını yükseltebilir. Bir başka konu da takdir etmekle ilgili. İnsan olaraz biz yaptığımız işin veya en azından çabamızın takdir edilmesini bekleriz. Bu sayede kendimize ve yaptığımız işe sevgimiz daha da artar. Çocuklar hassas duygusal varlıklardır. Bazı aileler takdir yerine çocuğu mükemmelliğe zorlayarak sürekli daha iyisini talep eder. Sonuç olarak kendi yaptığını bile beğenmeyen bir çocukla başbaşa kalırlar. Çocuklar bizim uzantımız veya devamımız değillerdir. Bu yüzden onların da kişiliği ve motivasyon derecesini gözönünde bulundurmak önemlidir. Yaptıkları işleri takdir etmek, onlarla birer yetişkin gibi konuşup onları kaygı ve sıkıntıya sürükleyen şeyleri keşfetmek ve yardımcı olmak iyi hissetmelerini sağlar. Aile tecrübeli bir koç gibi çocuğa destek olduğunda onun içindeki cevheri ortaya çıkarmaya başlayabilir. Çocuğunuzu milyon dolarlık bir oyuncu gibi görün ve ona göre yaklaşın. O her şeyi yapabilecek yetenekte, sadece sırtını dayayabileceği ve bir şeyleri paylaşabileceği bir koça ihtiyacı var. Bu sayede sahaya çıktığında da ona iyi oynaması için bir neden vermiş olursunuz.