Özal Çankaya’ya çıkınca Yıldırım Akbulut’u yerine başbakan yapmıştı...
Türkiye’ye “Başbakan” olmuştu ama “Biz oturup karar alacağız daha, bir de bakıyorum ki o iş olmuş” diyordu...
Bir sabah kalktı ki ordu savaşa giriyor...
“Kimin ordusu?” dedi...
“Bizim ordumuz” dediler...
O gece kafayı çekti, gitti “Olmaz” dedi...

*

Demirel Çankaya’ya çıkınca da Tansu Çiller’i yerine başbakan yaptı...
Ekonomi profesörüydü, meydanlarda “konvertibilite”yi anlattı ama, ekmek arası sucuğun niçin bir yevmiye olduğunu anlatamadığı için ekonomi battı...
O da “Bacınız geliyor” diye kendine bir miğfer edindi...
Kapıda sırayla duran zabıta memurlarını “Merhaba asker...” diye selamlayarak işe başladı...
Terörü neredeyse bitiriyordu, iyi mi?..

*

TRT’nin “Nokta ile Virgül” parodisi gibidir bu...
Davutoğlu ise, Özal’ın Akbulut’u, ya da Demirel’in Çiller’i neyse o...
“Başbakan” değil yani...
Biz “Başbakan” diyince, ona da öyle geliyor...
Başbakan olsa, biz niye her konuda “ne diyecek“ diye öbürünün ağzının içine bakalım?..

*

Başbakan (!) koalisyon toplantısındayken koalisyonun olmayacağını... Dört yıllık hükümet kurmaya çalıştığını söylediğinde, erken seçimin 1 Kasım gibi yapılacağını kimden duyduk?..
Bari Fuat Avni’yi izlese...
Fuat Avni daha vukuf mesela...

*

Bir tek okulların ne zaman açılacağına bu karar verdi...

*

Neyse...
Böylece Özal’ın Akbulut’u, Demirel’in Tansu’su, Recep’in Davutoğlu’su...
Dizi gibi...
İlk ikisi daha saf, daha iyi niyetli, daha masum kalır bunların yanında açıkçası...

*

Dün muhalefet liderlerine “Gelin tarih yazalım” diye bir araya gelmeye çağırdığında bunları düşündüm...
Ne tarih yazacaksınız?..
Onu boyun eğmeyen, direnen, köle olmayan, yürekli insanlar yazar...
Seni oraya getiren Türkiye’yi yakıyor, koltuk uğruna sesin çıkmıyor...
Ne tarih yazması?..
Tarihte “Nokta ile Virgül” anca...