Sevgili okuyucularım, ekonomi çöküntüye gidiyor. Ekonomi, iktidar partisini alaşağı edecek boyutlara ulaşıyor.
Dolar dün yine tarihi bir rekor kırıp 2.68 Törkiş lira oldu.
Uluslararası kuruluşlar sürekli uyarıyor:
“Ekonominiz dibe vurmak üzere.”
Devletin resmi rakamlarına göre işsizlik oranı yüzde 11’i aşmış durumda. Bu demektir ki her 11 kişiden biri iş arıyor ama bulamıyor.
Gençlerde işsizlik oranı yüzde 20’lere vardı. Üniversite bitirenler temizlik işçisi, güvenlik görevlisi, adliyede katip, hapishanede infaz memuru, belediyede şoför olabilmek için sıra bekliyor.
Kaldı ki iş bulan şanslıların yarıdan fazlası asgari ücretle, sadece boğaz tokluğuna çalışıyor.
Buna bir de hiçbir sosyal güvencesi olmayan milyonlarca taşeron işçiyi ekleyin.
Alkışlar bu tabloyu yaratanlara, sürekli alkışlar!..
Enflasyon derseniz, Türk Milleti’ni Allah Allah diye bağırtıyor.
Fiyat artışları el yakıyor, insanlar tıkandı.
Devletin açıkladığı resmi rakamlara bakmayın, onlar palavra... Gerçek enflasyonu alışveriş yaptığınız yerlerdeki etiketlerden, yeni fiyatlardan görün.

* * *

Ekonomi dibe vurmuş, insanlar inim inim inliyor ve böyle bir ortamda daha birkaç gün önce Türkiye’ye kaynağı belirsiz 5 milyar dolar girdi.
Böylesine bir paranın kaynağı nasıl belirsiz (!) olur?
Üç olasılık var:
Bazı yandaşların karanlık işlerden elde ettikleri kara para.
Hırsız Suudi Arabistan şeyhlerinden gelen ve seçim harcamalarında kullanılması öngörülen miktar.
Aynı amaçla Katar’daki hırsızlar tarafından yine yandaşlar için gönderilen para.
Türkiye yol geçen hanı olmuş, ölmüşüz de ağlayanımız yok.
Yine alkışlar bu tabloyu yaratanlara, sürekli alkışlar!

* * *

Ekonomi bu durumda iken hükümet milyonlarca insanımızı makarna-nohut-kömürle avutuyor.
Kendileri her açıdan lüks ve şatafatın zirvesinde yaşarken, milyonlarca insanımıza “Müslümanlık” satarak iktidarda kalmayı başarıyor.
Rakamlar ortada iken, bu konuda Tayyip-Ahmet ikilisinin ağzından çıkan bir tek cümle duyuyor musunuz?
Her konuda her gün nutuk atanlar, bu tablo karşısında bizi adam yerine koyup neler olduğunu anlatma zahmetine katlanıyor mu?
Ama bir yerde onlara da hak vermek gerekiyor!
İktidarın elden gitme tehlikesi ortaya çıktı.
Kendi dertlerine düştüler.
Avuçlarımız şişene kadar alkışlayalım, sürekli alkışlar!

Selina Hanım’ın açıklaması


Dünkü yazımda CHP’nin İstanbul’dan birinci sırada aday gösterdiği Ermeni kökenli Selina Özuzun Doğan’ı eleştirmiş ve şöyle demiştim:
“İsmini ilk kez duyduğumuz, kim olduğunu bilmediğimiz bu hanımefendi şimdi ayağının tozuyla çıktı piyasaya, bu emperyalist yalana sığınıp “Soykırım” demeye başladı. Partisi soykırım yalanlarını baştan beri reddetmiş, çiçeği burnunda hanımefendi ise bu iddiayı piyasaya sürüyor. Kendisine de, onu birinci sıradan aday gösterenlere de maşallah yani!.. Şimdi kendisine düşen görev bu konuda partisinin ilkeleriyle ters düşüp düşmediğini açıklamaktır.”
Dün kendisinden bir açıklama geldi. Yanıt verme hakkına saygı duyarak sizlere iletiyorum:
“Sayın Emin Çölaşan, bugün Sözcü Gazetesi’nde yayımlanan yazınızı üzülerek okumuş bulunuyorum. Dilerdim ki yazınızı yazmadan önce benimle irtibat kurmayı deneyip görüşümü alsaydınız veya en azından basında kısa bir tarama yapıp bu konuda bir açıklamam olup olmadığını araştırsaydınız. Bu vesileyle bir basın mensubunun sorusunun sanki benim ağzımdan çıkan bir cümleymiş gibi formüle edilerek haberleştirilmesi neticesinde kamuoyuna arz etme gereği duyduğum ve 11 Nisan 2015 tarihinde basına göndermiş olduğum bildiri aşağıdaki gibidir:
Milletvekili adaylığımın açıklanmasının ardından bir kısım yayın organları tarafından çeşitli söyleşilerimde sarf ettiğim bazı sözler çarpıtılarak ve farklı anlamlar yüklenerek servis edilmiştir. Etnik kimliğim üzerinden nefret söylemine maruz bırakılmama ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin itibarının da zedelenmeye çalışılmasına neden olan bu durumu kınıyor ve üzüntüyle karşılıyorum.
Eşitliğe ve barışa hizmet edilmesi gereken böyle bir süreçte bu tarz spekülatif ve maksatlı haberlere itibar edilmemesini dilerim.”
Bu gibi işlerin şakası yoktur. Sürat felakettir... Hanımefendiye haddim olmayarak tavsiyem, belli konularda biraz frene basarak gitmesidir. Yoksa başı ağrır.

Engin Alan’ın kitabı


Emekli Korgeneral Engin Alan Özel Kuvvetler komutanı idi. Çeşitli rütbelerinde Güneydoğu ve Kuzey Irak’ta PKK ile doğrudan savaştı. Mehmetçikleri kucağında şehit düştü. 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı’nda Yunan ordusuna karşı teğmen rütbesiyle görev yapmıştı.
Tayyip’in gıcık kaptığı Engin Alan’ı da Balyoz davasında içeri attılar, dört yıla yakın hapishanede kaldı. Şu anda MHP milletvekili ama gelecek dönem için aday olmadı.
Şimdi Engin Paşa’nın ilginç bir kitabı çıktı:
“Bölünmeye Çeyrek Kala” (Bilgi Yayınevi)
Kitabın çoğunu hapishanede, bir bölümünü ise çıktıktan sonra yazan Engin Paşa, önümüzdeki en büyük tehlikeyi gözler önüne seriyor: “Türkiye Cumhuriyeti 92 yıllık tarihinin en sıkıntılı, en karanlık dönemini yaşıyor. Durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
İmralı canisini baş müzakereci konumuna getiren iktidar, sırf bir seçim daha kazanabilmek için ülke bütünlüğünü İmralı-Kandil-HDP üçlüsü ile masaya yatırmıştır. İlk adım özerkliktir.
Ancak iş burada bitmeyecek, arkası gelecek, sonuçta kanla ve canla kazanılan vatan toprakları bölünme gerçeği ile karşı karşıya kalacaktır.
Halen ülkenin bir bölümünde devlet yoktur. Bölge bölücü örgüte teslim edilmiştir...
Bu modelin bu milletin başına neler getireceğini hep beraber göreceğiz. Bu gidişe derhal “Dur” denilmezse bölünme kaçınılmazdır...
Bölücülükten sonra diğer önemli sorun ise rejim sorunudur. Cumhurbaşkanının istediği başkanlık değil, “Başkan”, yani “Tek adam” sistemidir. Yargı dahil herkesin ve her şeyin kendisine bağlı olduğu, Meclis’in sadece “Dekor” olarak yer alacağı bir düzen...”
Engin Alan çok ilginç şeyler anlatıyor, okumanızı öneririm.