Sevgili okuyucularım özellikle son aylarda yaşanan gelişmelerle birlikte terör “Ben geliyorum haaa” diye bağırmaya başlamıştı.
Alarm zilleri çalıyordu...
Ama ülkeyi yöneten aymazlar ısrarla görmezden ve duymazdan geliyordu.
Teröre ödün verdikçe, pazarlık konusu yaptıkça teröristleri şımarttılar.
2009 yılında başlatılan bu süreçte, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye topluca giriş yapan üniformalı kadınlı erkekli terörist kafilesi için Silopi’de seyyar mahkeme kurdular.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez böyle bir rezalete tanık oluyorduk.
Sanıklar mahkemeye değil, mahkeme sanıkların ayağına getiriliyordu.
Mahkeme, hakimleri ve savcılarıyla birlikte Silopi’ye getirildi! Barakalarda kendilerine bir çalışma yeri gösterildi...
Sonra terörist kafilesi tek tek huzura alındı.
Kimlik tespitleri yapıldı...
Hepsi de aynı ifadeyi verdi:
“Biz devlete karşı silah kullanmadık. Suçsuzuz... Bırakılmamızı talep ederiz!..”
Hiçbiri zaten tutuklu değildi, onları tutuklamaya da kimsenin niyeti yoktu.
İşte böyle bir göstermelik “Yargılama” sonunda hepsi serbest bırakıldı. Yargılama şovu sadece birkaç saat sürmüştü.
Ancak gerek Kuzey Irak’tan Türkiye’ye girişleri, gerekse bırakılmaları aşamasında otobüslerle gezindiler, büyük şovlar yapıldı.
On binlerce kişi onlara yollar boyunca alkış tuttu, tezahürat yaptı.
Adına “Açılım” denilen süreç işte böyle başlatıldı!

* * *

Ama iş bununla da bitmiyordu... Sonrası gelecekti...
Bu kez adına “Akiller” denilen seyyar tiyatro kumpanyası kuruldu.
63 kişiden oluşan bu kumpanyaya iktidarın bir sürü adamı seçildi. Gruplara ayrıldılar, Türkiye’yi gezip “Açılım sürecini” anlatmaya başladılar.
Tüm gezi ve konaklama harcamaları devlet tarafından karşılandı...
Fakat gelin görün ki halkımız bu akiller topluluğunu her gittiği yerde yuhaladı, protesto etti ve kaçmak zorunda bıraktı.
Bunlar zoru görünce kaçan tiplerdi.
Dolayısıyla akillerden beklenen büyük fayda hiçbir zaman sağlanamadı!

* * *

Sonraki aşamalarda hükümetle teröristler arasında çeşitli toplantılar düzenlendi.
Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan toplantıda açılım süreci resmiyete bağlandı ve mutabakat belgesi imzalandı.
O yazılı metin, onay vermesi için İmralı’da Apo’ya gönderildi.
Artık önüne gelen Apo’yu ziyaret için İmralı’ya gidiyordu.
Apo konuştukça konuşuyor, görüşlerini bildiriyor, notlarını ve talimatlarını yazdırıyor, sonra bu notlar Kuzey Irak’ta Barzani denilen herifin koruması altında yaşayan örgüt yetkililerine iletiliyordu!..
Aynı notlar ayrıca bizim MİT yetkililerine ve diğer devlet yetkililerine de, yapılan doğrudan görüşmelerle aktarılıyordu.
Apo önemli adamdı!
Hapis yatıyordu ama istekleri, fikirleri ve talimatları son derece önemliydi!
Hem AKP hükümetini, hem de örgütü İmralı’dan yönetiyordu.

* * *

Ne zaman ki son haftalarda terör artış gösterdi, her gün şehit cenazeleri gelmeye başladı, o zaman akıllara bir soru geldi:
- Apo acaba şimdi ne yapıyor?
Ziyaretçi trafiği kesildi mi?
Eskiden olduğu gibi İmralı’da özgürce, yanına verilen ve isimlerini kendi belirlediği arkadaşlarıyla birlikte krallar gibi yaşamayı sürdürüyor mu?
Mutfakta onun için özel, istediği ve sevdiği yemekler ve kebaplar yine pişiriliyor mu?
Yine özgürce haberleşiyor, ziyaretçi kabul ediyor mu?
Şimdilik, şehit cenazelerinin gelmesiyle birlikte İmralı’dan haber alamaz olduk!
Hatlar koptu!
Ama hiç kuşkunuz olmasın, bir süre sonra yeniden açılacaktır...
Ve Apo yeniden devreye girip Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcı meleği olacak, bir dediği iki edilmeyecek, onu şımartma süreci de yeniden başlayacaktır.
Yeter ki şehit cenazelerinde birazcık azalma olsun!
AKP-HDP koalisyon hükümeti gereğini elbette yapacaktır!
Biz bekleriz, Apo da beklemeyi iyi bilir!

Ergün Poyraz’ın yeni kitabı


Sevgili okuyucularım, hayatta kitaplarını okumaktan en büyük zevk aldığım yazarların başında Ergün Poyraz gelir.
Belgeli yazar, üslubu dört dörtlüktür.
Ergenekon davasında yıllarca boş yere hapis yatırıldı, bu kez kitaplarını cezaevinde elle yazdı. Hepsi dört dörtlüktü.
Şimdi Ergün Poyraz’ın son kitabı çıktı:
“AkSaray’da İnecek Var.” (Bilgi Yayınevi.)
Bu kitabı mutlaka okumanız gerekiyor.
Şimdi içindeki konu başlıklarından birkaç örnek vereyim ki fikriniz olsun:
“Ben Gürcüyüm eşim Arap... Yahudi dölü... Şerefsiz kim?.. Tayyip, Öcalan’ın dadısı mı?..
Tayyip önce otoriteye baş eğdi, sonra inkar etti... Başörtülü bacıya yapılan saldırı... Her zamanki suikast masalı... Oğlum Bilal paraları sakla... Fenerbahçe’yi ele geçirme planları... Milletin a... koyacağız dedi, adı İlahiyat’a verildi...
Hırsızlık babadan evlada geçer... Aydın Doğan davasına müdahale et... Şarapçı Muammer... Tayyip cumhurbaşkanı... Uzun adamın kısa hikayesi...
Foyası ortaya çıkan diktatör İslamcı... Erdoğan’ın BM ziyaretine damga vuran olay... Tayyip için her gün bir kişiye dava açıldı...
Ve kâbus bitti...”
Ergün Poyraz yine çok ilginç bir kitap yazmış.
Onu kutluyorum, ellerine sağlık diyorum ve mutlaka okumanızı öneriyorum.