Sevgili okuyucularım, dünyanın her ülkesinde hükümetlerin görevi bellidir...
Ülkeyi yönetmek, sorunlara çözüm bulmak.
Ağlaşmak, sorunları çözemeyince kabahati başkalarının üzerine atmak bu görevler içerisinde yer almaz.
Dün yandaş basında Başbakan Yardımcısı, AKP Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın sözleri vardı.
HDP’nin Doğu ve Güneydoğu’da pek çok sandıkta “Tulum” oy aldığını vurguluyor ve yakınıyordu.
“Tulum” derken bütün oyların HDP’ye çıkmış olmasını kastediyor ve şöyle diyordu:
“Tulum çıktı birçok köyde. Diktatörlük rejimlerinde bile bu kadar çok tulum çıkmaz. 12 Eylül referandumunda bile belki bu kadarı olmamıştır...”
Sonra soruyor:
“Nasıl oluyor bu? Bir sürü gözlemci vardı. Hani kıyameti koparacaklardı, AKP tek başına iktidar olsa ’Türkiye’de seçime şaibe karışmıştır’ diyeceklerdi. Her şeyi, açıklamalarını bile hazırlamışlardı. Nerede bu heyetler?.. Niçin gitmediler? Bu köylerde tulum çıktı, bir kişi gidip bir sürü yerde oy kullandı. Bu şaibe değil midir?”
Seçime şaibeli diyor!

* * *

HDP’nin seçime PKK isimli terör örgütünün desteği ile girdiği kesindir.
Bunu bütün dünya bilmektedir.
Doğu ve Güneydoğu’da seçmene PKK tarafından baskı yapıldığı, korkutulduğu, tehdit edildiği de kesindir.
Ancak sonuç değişmedi ve HDP -şu veya bu nedenle- Meclis’e 80 milletvekili ile girmeyi başardı.
Bu sonuca sevinenler olmuştur, üzülenler ve kızanlar olmuştur ama gerçek budur.

* * *

Seçim olmuş, aradan bir ay geçmiş ve ülkenin Başbakan Yardımcısı olan Yalçın Akdoğan şimdi çıkmış ortaya, resmen ağlaşıyor!
Demek ki bunlar bazı şeyleri ya bilmiyor, ya da sadece konuşmak için konuşuyor.
Sandıkların denetimini gözlemciler değil, devlet sağlar.
Kimdir o sözünü ettiği gözlemciler?..
Seçimde üçkağıt olup olmadığını, bazı kişilerin çeşitli sandıklarda birkaç kez oy kullanıp kullanmadığını ve alınan sonuçların sağlıklı olup olmadığını devlet denetler.
Kaldı ki bizler yapılacak üçkağıtları seçim öncesinde belgeleriyle yayınlarken, hiçbirinin sesi soluğu çıkmıyordu!

* * *

Böyle bir tabloda Başbakan Yardımcısı çıkmış ortaya, “Hile ve baskı yapıldı” demeye getiriyor, yakınıp ağlaşıyor!
HDP ve PKK seçmene baskı yaptıysa, sandıklardan “Tulum” çıkardıysa, Yalçın Akdoğan’ın yönetmekte olduğu devlet o sırada neredeydi!
En başta da belirttim, hükümetlerin görevi ağlaşmak değildir.
Hükümet ağlaşma makamı olamaz.
Seçimin sağlıklı yapılıp yapılmadığının tek sorumlusu hükümet olarak sensin.
Yoksa seçim sandıklarının güvenliği devlete değil de, adına “Gözlemci” dedikleri ve kim olduğu bilinmeyen birilerine mi emanet edilmiş!
Ülke yönetiminde ciddiyetsizliğin, kabahati başkalarının üzerine atmanın en son somut örneği seçimden bir ay sonra işte karşımızda!

Yunanistan o paraları ödemez


Sevgili okuyucularım, Yunanistan milyarlarca dolar borcunu ödeyemeyince battı, resmen iflas etti.
Hiç kuşkum yok, eski Yunan uygarlığının hayranı olan Batı dünyası Yunanistan’ı bu sorundan er veya geç kurtaracaktır.
Bu ülke İspanya, Portekiz ve İtalya ile birlikte AB’nin kaymağını doya doya yedi.
AB para musluklarını açtı, Yunanistan’ı yollar, fabrikalar, hastaneler vesaire ile donattı.
Adalara gidin, o küçük yerlerde bile dört şerit gidiş dört şerit geliş gereksiz karayollarını ve üzerlerindeki “Bu yol AB tarafından yaptırılmıştır” levhalarını göreceksiniz.
AB’nin paraları hemen her projede yandaş şirketlere ve yandaş Yunan müteahhitlerine hortumlanırken her türlü yolsuzluk yapıldı, rüşvet alındı, yağan paralar birilerinin ceplerine indirildi.

* * *

Yunanistan çok ilginç bir ülke!.. Öğleden sonra, özellikle yaz aylarında bütün işyerleri siesta tatiline girer.
Onların uyku, dinlenme zamanıdır!
Açık yer bulamazsınız.
Şimdi kriz döneminde bile geceleri bütün restoran, taverna ve kafeler dolu. Yunan halkı gecenin geç saatlerine kadar oturuyor, yiyip içiyor, eğleniyor. Krizi falan kimsenin taktığı yok.
Değişen tek şey, bankalardan para çekemiyorsunuz çünkü kaynaklar suyunu çekti. Demek ki herkes cebindeki parayla yetiniyor!

* * *

Yunanistan’ı ve özellikle adaları Türk turistler kurtarıyor. Geçen yaz Sakız Adası’na gittiğimizde arkadaşım Sadri İşçimenler’le bir kafede oturuyorduk. Patronun sözlerini hiç unutmuyorum:
“Bu ülke çoktan battı ama görmek isteyen yok! Bizi Türkler kurtarıyor.”
Midilli, İstanköy, Meis, bütün yakın adalar aynı durumda. Elinizi sallasanız Türk turistlere çarpıyorsunuz. Gidenler haksız değil çünkü özellikle restoranlarda kazık yemiyor, örneğin bizim turistik beldelerde ödediğinizin yarı fiyatına en güzel yemeklerin tadına varıyorsunuz.

* * *

Yunan halkı rahat, gamsız ve sorumsuz yaşamaya alışmış...
O yüzden, şimdi iflastan sonra yapılan referandumda sandıktan “Hayır” oyları çıktı.
Anlamı:
“AB ve IMF’nin istediği kemer sıkma politikalarına hayır! Bizi rahat bırakın da isteğimizi yapmaya devam edelim.”
Rahat bırakmak deyince yolsuzluk, savurganlık, rüşvet, eğlence, her şey dahil!
AB’nin kaymağını doya doya yediler, ihya oldular ve kalkındılar.
Bakalım işin sonu nasıl gelecek.
Yüz milyarlarca Euro tutarındaki dış borçları kim nasıl ödeyecek!
Bu gidişle hiç kimse ödemeyecek.
Almanya ile Fransa düşünsün.