Sevgili okuyucularım sıradan bir vatandaş, siyasetçi veya gazeteci olmanız hiç önemli değil...
Cumhurbaşkanı ile ilgili birkaç söz söylerseniz, eleştiride bulunursanız, ya da onun hoşuna gitmeyecek bir yazı yazarsanız olacaklar belli!
Hakkınızda hemen cumhurbaşkanına hakaret davası açılıyor.
Bu öyle hafife alınacak bir konu değil.
İşin sonunda ağır hapis cezası var.
İşte Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesi:
“Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun aleni (açıkça) işlenmesi halinde, verilecek ceza altıda bir oranında artırılır.
Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlıdır.”

* * *

Günümüze bakıyoruz, bu suçu işlediği iddiasıyla yüzlerce kişi hakkında dava açılmış. Mahkemeler bu dosyalarla dolu.
Ağzını açan, bir şeyler yazan herkes, kim olursa olsun mahkemeye sevk ediliyor.
Tayyip cumhurbaşkanı olduktan sonra henüz yeterli zaman geçmedi.
Başka bir deyişle, açılan davalar henüz devam ediyor.
Dolayısıyla bugün itibarıyla benim bildiğim kadarıyla cezası Yargıtay tarafından onanıp kesinleşmiş bir kimse yok.
Ama kesinlikle olacak.

* * *

Gelmiş geçmiş cumhurbaşkanlarının dönemine ilişkin yargı verilerine bakıyoruz. Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül, rahmetli Demirel ve daha önceki cumhurbaşkanları döneminde açılan hakaret davası hemen hiç yok.
O halde nasıl oldu, ne değişti de bu davalar Tayyip döneminde yerden böylesine fışkırmaya başladı?
Yanıtı gayet basit!..
O cumhurbaşkanları günlük siyasetin içinde değildi. Makamın ağırlığını ve saygınlığını koruyan kimselerdi.
Muhalefet partileri ile ağız dalaşına girmez, her gün siyasi nutuk atmaz, tarafsızlık kavramını açıkça çiğneyip toplumun bir kesimini karşılarına almazlardı.
Dolayısıyla böyle bir maddenin uygulanmasına gerek kalmazdı.

* * *

Adına “Hakaret” denilen kavram herkes için geçerlidir. Bu açıdan bakıldığında cumhurbaşkanı ile sıradan vatandaş arasında fark olmaması gerekir.
Birisine yazı veya sözle söversiniz, ağır şeyler söylersiniz, hakarettir.
Bu açıdan cumhurbaşkanı ile köydeki vatandaş Mehmet ağa arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de yargıya başvurup hakkını arayabilir.
Bizdeki cumhurbaşkanına hakaret kavramı hiçbir demokratik ülkenin hukukunda yer almıyor. Bırakın Batı dünyasının demokratik ülkelerini bir yana, pek çok diktatörlük, Arap şeyhliği, Latin Amerika muz cumhuriyeti vesaire gibi ülkelerin hukukunda da yok.

* * *

Bu davalar iki yolla açılıyor. İlki savcılar tarafından doğrudan... Adam kafayı bulup cumhurbaşkanına ana avrat düz giderse!..
İkincisi ise cumhurbaşkanının avukatları tarafından. Bizim yazıları her sabah büyük bir dikkatle okuyorlar, hemen ardından savcılığa suç duyurusunda bulunuyorlar:
“Söz konusu yazıda hakaret vardır, hakkında dava açılması.”
Savcılık ya doğrudan takipsizlik kararı veriyor, ya da bu başvuruları yasa uyarınca Adalet Bakanlığı’na gönderip görüş istiyor.
Adalet Bakanlığı maşallah hiçbir aksama yapmadan hep aynı yanıtı veriyor...Hem de o yazılarda hiçbir hakaret veya suç olmadığını bile bile:
“Dava açılması uygundur!”
Bugüne kadar uygun değildir denildiği belki bir iki kez olmuştur ama ben görmedim ve duymadım.

* * *

TCK’nın bu maddesi özellikle basını sindirmek, korkutmak, gözdağı vermek için kötü niyetle kullanılıyor. Fikir ve ifade özgürlüğü bu maddenin arkasına sığınarak yok edilmek isteniyor.
Bir yanda anayasa uyarınca ettiği “Tarafsızlık (!)” yeminini her gün çiğneyip yok sayan, her gün siyaset yapan, muhalefet partilerine çatan, toplumu geren bir cumhurbaşkanı...
Öbür yanda ise haklarında her gün cumhurbaşkanına hakaret davaları açılan, hapis tehdidi ile korkutulmak istenen sıradan vatandaşlar, siyasetçiler ve gazeteciler...

* * *

Bugün Ankara’da bu konuda çok önemli bir çalıştay yapılacak. Ankara Barosu tarafından düzenlenen, hukukçular, üniversite hocaları, milletvekilleri ve gazetecilerin konuşmacı olduğu bu toplantının tanıtım metnini sizlere aynen iletiyorum.
Baskı ve korkutma unsuru olarak kötüye kullanılan cumhurbaşkanına hakaret maddesi bugün enine boyuna irdelenecek.
Katılmak serbest.