Sevgili okuyucularım, Davutoğlu Ahmet dün partisinin genel kurulunda konuştu.
Parti yönetimine seçilmesini istediği isimlerin çoğu Tayyip ekibi tarafından budanmıştı ve çok üzgündü.
Ama siyaset bu, ne yapsın ki!..
İstifa edip gidecek hali yok. Sineye çekecek, başkaları tarafından önüne getirilen kadrolarla çalışmayı sürdürecek.
Konuşmasında bol bol Allah dedi, ayetler ve şiirler okudu.
Fakat bir cümlesi vardı ki, gerçekten ilginçti:
“Türkiye’de sanki olağanüstü bir durum varmış gibi kriz çıkarmaya çalışan birileri var...”

* * *

Çok güzel bir noktaya değinmiş.
Türkiye’de olağanüstü hiçbir durum yok!
Her şey normal, her şey tıkırında gidiyor.
Terör yok!..
Asayiş dört dörtlük!..
Ekonomi derseniz muhteşem!.. Vatandaş mutlu, herkes başımızdaki iktidara hayırdua ediyor!..
İşsizlik mişsizlik onlar eskidendi, şimdi Allah’a çok şükür öyle bir sorunumuz da kalmadı!..
Yandaşlar mandaşlar kendi köşelerine çekildi, yolsuzluk yok, rüşvetler kesildi, kamu ihalelerinde artık dümen dönmüyor, dolar dolu ayakkabı kutuları yok edildi!..

* * *

Güneydoğu derseniz, terör örgütü mahvedildi!..
Örgüt kaçacak delik arıyor...
Sürekli yapılan bombardımanlarda her gün yüzlerce teröristin öldürüldüğü resmen açıklanıyor da, bu heriflerin niçin halâ tükenmediği bilinmiyor!..
Cizre düşman işgalinden kurtarıldı!..

* * *

İşin şakasını bırakalım bir yana,
“Savaştan” sonra Cizre’nin ne hale geldiğini herhalde görmüşsünüzdür.
Sanki Afganistan, Yemen ve Suriye’de savaştan çıkmış kentler gibi.
130 bin kişilik bir ilçe harabeye dönmüş. Binalar yıkılmış, yıkılmayanlar bomba ve kurşun delikleriyle dolu.
Tam dokuz gün boyunca Cizre’de sokağa çıkma yasağı uygulandı. Elektrik kesikti, telefon ve bilgisayar haberleşmesi sıfırlanmıştı.
Belki birkaç yüz teröristin günahını on binlerce masum insan çekti.
Dükkanlar kapalı, doktorlar kaçmış, hastanelerde hizmet verilmiyor. Aç insanlar ekmek kuyruğunda.
Sokağa adım atan anında vurulma tehlikesinde.
Sadece Güneydoğu değil, ülkenin pek çok yeri altüst olmuş durumda.
AKP tayfası gazetelere saldırdı, parti binalarını yakıp yıktı, teröristlerin de katkısıyla Türkiye’nin dört bir yanı yangın yerine döndü.
Verdiğimiz 100’e yakın şehidi de unutmayalım.

* * *

Toplum gerildi.
Hem örgütün, hem de iktidarın bütün amacı zaten bu idi.
Gıdasını toplumdaki gerginlikten alan bir parti!..
O partinin yanlışlarının ve aymazlığının faturası bu ülkenin 77 milyon insanına hep birlikte kesiliyor.
Türkiye’nin insanlarına en büyük saygısızlığı sergileyip “Açılım süreci” başlatan, hepimizin başına bu belayı yeniden açan ve sonunda altında ezilen bir iktidarın ektiği tohumlar işte böyle patladı, yeşerdi ve bugünkü tablo ortaya çıktı.

* * *

Beyefendi şimdi hiç sıkılmadan, ettiği lafın önünü arkasını düşünmeden parti kongresinde konuşuyor:
“Türkiye’de sanki olağanüstü bir durum varmış gibi kriz çıkarmaya çalışan birileri var!..”
Sen hiç merak etme canım, Türkiye’de olağanüstü bir durum asla yok!
Bunu kim söylediyse seni işletmiş...
Her şey normal akışında gidiyor!
Asayiş berkemal!

* * *

Sen şimdi en kısa zamanda yeni bir “Çözüm süreci” başlat, MİT Müsteşarını yine Apo’ya gönder, pazarlık masasını bir kez daha kur...
Sonra adamlarını Kandil’e gönderip bir başka pazarlık daha yaptır...
Örgüt mensuplarını Dolmabahçe Sarayı’na çağır, orada bir kez daha karşılıklı mutabakat metni imzalayın...
Bu ülkenin başında sen ve senin cumhurbaşkanın gibi birileri olduğu sürece sırtımız yere gelmez Ahmet!
Hiç endişe etme, Türkiye’de her şey gayet normal (!) gidiyor.

* * *

Ancak benim bir endişem var:
1 Kasım seçiminde sandıktan aynı tablo, ya da sen ve partin açısından daha kötüsü çıktığı takdirde ne yapacaksın, ne diyeceksin!
Sen sen ol, aman bunu önlemeye çalış canım kardeşim...
Yoksa ayvayı yediniz demektir.
İşte o zaman seni ve partini ilahlar bile kurtaramaz.
Bu günleri bile arar olursunuz.