Sevgili okuyucularım, iktidardaki arkadaşlar arasında ne yazık ki çıkmış bulunan bu son kavga beni çok üzdü ve rahatsız etti!
Öyle ya koskoca anlı şanlı adamlar, Osmanlı’nın torunları işi gücü bırakıp birbirleriyle kapışmışlar, her türlü hakaret havada uçuşuyor.
Böyle durumlarda üzülmemek mümkün mü!..
Kendilerini uyarmak zorunda hissediyorum:
“Aman arkadaşlar sakin olun, birbirinizi kırmayın, incitmeyin...”
Seçime iki buçuk ay kadar bir zaman kaldı.
Kavganız devam edecek olursa Türk Milleti sizin içyüzünüzü görür, peşkeşleri anlar, çıkar ilişkilerini kavrar, vallahi size oy vermez.
13 yıldan bu yana devletin ve iktidar olmanın nimetlerinden dibine kadar yararlandınız.
Çoğunuz köşeyi döndü.
Yandaşların tümü sayenizde malı götürdü.
Beşinci sınıf adamdan bile sayılmayan niceleri, iktidarınız döneminde başımıza birinci sınıf adam (!) kesildi.
Daha ne istiyorsunuz yani.

* * *

Şu birbirlerine ettikleri laflara bakar mısınız!.. Bunlardan biri Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü, diğeri ise Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı.
Melih Gökçek konuştu:
“Bülent Arınç’ın kızı ve damadı fanatik paralelcidir. Bülent Arınç Fethullah’ın son kozuydu.
Cumhurbaşkanımıza karşı çıkışı paralel yapının talimatıyla oldu. Artık partimizin sözcüsü olamaz, bizi temsil edemez. Derhal istifa etmelidir. İstifa etmesi zordur, derhal görevden alınmalıdır.
Senelerdir yaptığın açıklamalarla hep partinin başına dert oldun.
Araya fitne sokmaya çalıştın. Sana hakaret etmeyeceğim çünkü hakaret eden kişi kendi seviyesini ortaya koyar.
Mahkemede hesap sormayan Melih Gökçek namerttir...”

* * *

Bülent Arınç konuştu:
“Gökçek bir yerlere (Tayyip’e ) yaranmak istiyor. İkincisi, oğlunun milletvekili adaylığını garantiye almak istiyor. Daha fazlasını bana söyletmesin.
Damadı, çocukları falan diyerek benim aileme girme haysiyetsizliğini göstermesin. Yaptığı tetikçiliktir.
Paralelcilere (cemaate) Ankara’yı parsel parsel satmıştır. İmar planlarında değişiklik yapmıştır. Mahkemelerde boğulmaktadır.  
Benim görevden alınmamı isteyecek kadar haysiyetli bir insan değildir.
Gökçek’le 100 ayrı konuyu seçimden sonra konuşmak isterim çünkü şimdi konuşup eşi Nevin Hanım’ı üzmek istemem.
Biz kimin nerede havlayacağını iyi biliriz...”
Bu düzeysiz tartışma sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmış. Hiç merak etmeyin, bir şey çıkmaz!

* * *

Sevgili okuyucularım, sözlerini özetlemekle yetindiğim aralarındaki bu kavga, çözüm süreci nedeniyle çıktı!
Hani o bilmeceye dönüşen, hiç kimsenin ne olduğunu bilmediği ve anlamadığı çözüm süreci (!) var ya...
Şimdi düşünün, iktidarın en tepedeki iki adamı durup dururken birbirlerine girip karşılıklı hakaret yağdırmaya başlıyor...
O halde şimdi sormak gerekiyor:
Bu kavga olurken Tayyip nerede?! Ağzını bile açamadı.  
Ahmet nerede?!

* * *

Oysa her ikisinin de tek işi sabahtan akşama kadar bir sürü bahane bulup kürsülere çıkmak, nutuk atmak.
Muhtar toplantıları, toplu açılış törenleri, yerli veya yabancı konuklarla yapılan görüşmeler vesaire...
Ahmet dün kısaca konuştu!
Her ikisinin de sözleri parti disiplini açısından yanlışmış, disiplin kuralları çalışacakmış, kimsenin bu konuda ayrıcalığı yokmuş!
Peki sonuç ne olacak?
Sıfır!

* * *

Aralarındaki bu kavganın adına çözüm süreci denilen hilkat garibesi, ne idüğü belirsiz nesne yüzünden çıktığını vurgulamıştım.
Yahu kardeşim, nedir bu çözüm süreci?
Türkiye’de bunun ne olduğunu anlayan, ya da bilen bir tek Allah kulu var mı?
Tayyip, Ahmet, AKP, CHP, MHP, hükümet, MİT, Genelkurmay, biz sıradan vatandaşlar, kim biliyor?
Ülkenin geleceği, bölünmesi söz konusu...
Beyefendi yeterli oy bulursa başkan olacakmış, anayasa değişecekmiş, çözüm süreci ve dolayısıyla bölünme planları uygulamaya sokulacakmış...
İyi de bunlar nasıl olacak?
Türk Milleti bunları yutacak mı?
İşte gördünüz, daha Bismillah bile demeye kalmadan kavga başladı. Hem de en düzeysiz, belden aşağı vuruşlarla.

* * *

2002 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük pastasını ve her lokmasını paylaştılar.
Sonunda pasta küçüldü, yiyecek lokma kalmadı.
İşte bu kavga onun sonucu.
Özellikle uçaklarda, zaman geçtikçe adına metal yorgunluğu denilen bir çürüme başlar ve hiç beklenmedik bir zamanda kazaya neden olur.
AKP iktidarının şimdiki durumu işte bu:
Yolsuzluk, vurgun, peşkeş, rüşvet...
Ve bunların doğal sonucu olarak çürüme, yozlaşma, metal yorgunluğu...
7 Haziran gününe az kaldı.
Sonları yaklaşıyor.