Sevgili okuyucularım, Türkiye’de genel bir karamsarlık tablosu egemen kılındı. İktidar ve onun başındaki Tayyip bu tabloyu bilerek ve isteyerek yarattı.
Bir yere kadar başarılı (!) olduklarını da itiraf etmek gerekiyor. İnsanlar umutsuz... Bazılarının kafasında hep aynı karamsar düşünce var:
“Bunlar gitmeyecek. Gitmeleri mümkün değil. O halde ne yapacağız?”
Prof. Dr. Metin Feyzioğlu bir hukukçu. Ceza hukuku dalında hem üniversite hocası, hem de Türkiye Barolar Birliği Başkanı. Şimdi onun vurguladığı bazı hususları sizlere iletiyorum, özellikle karamsar ve umutsuz olanların dikkatle okumasını diliyorum...
Çünkü bu Tayyip-AKP dönemi er veya geç bitecek.
Bitmeye mahkum.
77 milyonluk bir ülkenin 21. yüzyılda böylesine zorbalıkla, tek adamcılık hevesleriyle, diktatörlük özlemleriyle, hukuk ve adalet çiğnenerek, bütün yolsuzlukların üzeri örtbas edilerek, “Ben istedim öyle oldu, öyle olacak” yöntemiyle yönetilmesine hiç kimse tahammül edemez.
Her şeyin bir sonu var...
Zira bu terazi artık bu sıkleti çekmiyor. Bu kaçınılmaz gerçeği muhalefet partilerinin de topluma çok iyi aktarması şart.
Prof. Dr. Metin Feyzioğlu bu durumu çok güzel anlatıyor. Sözü ona bırakıyorum:

* * *

“Tayyip Erdoğan dönemi bitmiştir. Neden mi?
Tayyip Erdoğan’ın inişli çıkışlı ruh haline endekslenmiş bir dış politikanın sonucunda, dünyada yalnız kaldık. Sadece Avrupa ve Amerika’dan söz etmiyorum. Tüm dünyada yapayalnız bırakıldık.
Libya’dan sürüldük. Mısır’la düşman olduk. Irak’ta figüran konumuna indirgendik. Suriye’ yi felaketlere sürükledik, milyonlarca insanın evinden barkından ve canından olmasına neden olduk. Dünyanın en vahşi terör örgütünün serpilip büyümesine, Suriye’ yi parçalamasına yol açtık.
İran bizi potansiyel düşman ilan etti.
Almanya ve AB ile yollarımız ayrıldı. Fransa’da Elize Sarayı PKK’ya açıldı. PKK, terör örgütlüğünden özgürlük savaşçılığına terfi ettirildi. Avrupa Birliği hedefimiz kalmadı. Amerika ile ilişkiler kerhen yürüyor. Avrupa ve Ortadoğu’da artık yokuz.
Tüm hayatımız dolar kurundan tutun da insanların özgürlüklerine kadar, Tayyip Erdoğan’ın o anki ruh haline göre ağzından çıkacak bir tek cümleye bağlı kılındı.
Yatırım gelmiyor artık Türkiye’ye.
Komşularımızın toprak bütünlüğünü tehdit eden terör örgütleri ülkemizi lojistik üs olarak kullanıyor.
IŞİD’e on binin üzerinde Türk vatandaşının katılmasına göz yumuldu. Bunlar orada eğitim alıp, savaşıp, şehirlerine geri dönüyorlar.
Türkiye’nin her yerinde en kanlı eylemleri yapacak donanımda teröristler bizzat iktidarın hoşgörüsü sayesinde hücreleşmiş durumda.
Çözüm süreci denilen süreçte ne konuşulduğunu Saray ve İmralı dışında kimse bilmiyor. Saray, kendinden ve PKK’dan başka kimseyi muhatap almıyor. Kim bilir onlara ne sözler veriliyor can havliyle.
Bütün bu tehlikeli tablonun en çok farkında olan biri daha var! Tayyip Erdoğan...
Çünkü Türkiye’ yi nereye sürüklediğini en iyi kendi biliyor. Bunun için İç Güvenlik Paketi diye Saray’ın güvenliği paketini dayattı, kendi güvenliğini sağlamaya çalışıyor.
Yani döneminin artık bittiğini görüyor, biliyor ve yanlışlarını düzelteceğine, yanlışı yanlışla bastırmaya çalışıyor. Otoriter liderlik sevdalılarının tarihteki son günleri hep böyle olmuştur.
Gidecek...
Demokrasi içinde, demokratik yöntemlerle gidecek. Bunu görüyor, biliyor ve korkuyor.
Burada sadece 7 Haziran seçimlerinden söz etmiyorum. O seçimlerin sonucu ne olursa olsun, ülkemizi Tayyip Erdoğan yönetemeyecek diyorum. Göreceksiniz...
Bizim bu trajik tablodan çıkmak için bir olmamız, biz olmamız lazım. Çıkış yolumuz bu.
Herkesin takkesini önüne koyup geçmişteki yanlışlardan ders alması ve geleceği el ele birlikte inşa edelim demesi gerekiyor.
Bu ülkede her kesim iktidarı gördü, muhalefeti gördü. Zulmetti, mazlum oldu. Zalimlerin ve mazlumların adı değişti ama zulüm hep baki kaldı.
Şimdi zulmün kökünü kazımak zamanı.
Artık Tayyip Erdoğan sonrasındaki Türkiye’ yi konuşmalıyız. Özgür, demokratik, yüzünü aydınlığa dönmüş, demokrasi içinde kalkınma hamlesini başlatmış, üreten Türkiye’ yi, Büyük Türkiye’ yi konuşma zamanı.”
Feyzioğlu durumu çok güzel anlatıyor, ağzına sağlık.

Aydınlar içinde bir aydın!


Sevgili okuyucularım, iki gün önce iktidara veryansın eden yeni bir aydınlar bildirisi yayınlandı, özetliyorum:
“Ülkemiz bir süreden beri temel hukuk sınırlarını çiğneyen olağandışı bir rejimle idare edilmektedir. Hukuk sistemine yapılan müdahalelerle yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmış, iktidarın denetlenmesi imkansızlaştırılmış, hukuk kurallarını hiçe sayan Saray’ın yönlendirdiği yeni bir rejim oluşturulmuştur...
Cumhurbaşkanının anayasaya rağmen inatla seçim faaliyetleri yürütmesi durumu daha da sorunlu hale getirmekte, ne yapıp edip seçimden başkanlık sistemi çıkarma kararlığı ile insanların kutsalları siyasete malzeme yapılmakta, toplumu zıtlaştırıcı dil yaygınlaştırılmaktadır...
Hükümeti, Cumhurbaşkanı’nın toplumsal barışı ve hukuku hiçe sayan müdahalelerine teslim olmayarak acilen huzurlu ve güvenli bir seçim ortamı sağlamaya çağırıyoruz.”

* * *

Doğru istekler içeren bildiriyi ve altındaki imzaları dikkatle okudum, bir imza dikkatimi çekti!
Kadir İnanır!
Bildiğim kadarıyla kendisi Tayyip’in en has adamlarından biri idi. O kadar ki, Tayyip onu en güvendiklerinden oluşan akil adamlar listesine koymuştu. Akdeniz Bölgesi’nde Tayyipgiller adına yapılan propaganda ve övgü düzme çalışmalarında bu beyefendi de vardı!
Şimdi ise Tayyip ve ekibini suçlayan yukarıdaki bildiriye imza koymuş!
Acaba geçmişteki yandaşlığından pişmanlık mı duydu, resmen dönek mi oldu, ya da bildiriyi okumadan mı imzaladı!

* * *

12 Eylül döneminde buna benzer ve çok ses getiren bir aydınlar bildirisi daha yayınlanmıştı. O dönemdeki baskı rejimini eleştiren bildiriye imza atan herkes sıkıyönetim mahkemelerinde aylarca yargılanmış ve sonuçta beraat etmişti. Sanıklardan rahmetli komik adam Öztürk Serengil kendisini mahkemede şöyle savunmuştu:
“Hakim Bey biz Yeşilçam’da artistler kahvesinde arkadaşlarla pişpirik oynarken yanımıza birileri geldi ve bir kağıt uzatıp imza istediler. Ne olduğunu sorduğumda ‘Hükümetimiz sanatçılar için çok ucuza sosyal konut yaptıracak, onun üyelik imzası’ dediler. Ben de kağıtta ne yazdığını okumadan, ne olduğunu bilmeden imzalamış oldum. Beraatimi talep ederim!”
Kim bilir, Tayyip’in akil adamı Kadir İnanır da imzaladığı metni belki okumamıştır!..
Çünkü hem akil olup hem de yukarıdaki metni imzalamak biraz zordur!