Sevgili okuyucularım, ülkemizde şu olanlar karşısında beklerdim ki yüz binlerce insan sokaklara dökülsün, terörü demokratik yollarla protesto etsin!..
Oysa herkes kendi günlük yaşamının, günü kurtarmanın derdinde.
Birkaç yer dışında kimseden tepki yok.
Oralarda yürüyüşler yapılıyor ama katılımcı sayısı birkaç yüz’ü geçmiyor. Niçin?..
Çünkü insanlar korkutuldu.
Yürüseler, slogan atsalar karşılarına polis dikilecek, coplayacak, TOMA’lardan su fışkırtacak, biber gazı sıkacak ve iş mahkemede bitecek!..
Sonra bazıları tutuklanacak, bazıları hakkında ise cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle soruşturma açılacak.
İşte biz böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Açıkça söylüyorum, Türk Milleti kurulan polis ve baskı devletiyle korkutuldu, sindirildi, sesini soluğunu kesmek zorunda kaldı.
Hepimizin ruhlarına kefen örtüldü.

* * *

Bir gün arayla 16 asker ve 14 polisimiz şehit edildi. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun böyle bir olay toplumu sarsar, altüst eder, sokaklara döker.
Her şeyden önce “Devlet ve hükümet” devreye girer.
Suudi Arabistan Kralı olan şahıs geçtiğimiz ocak ayında ölmüştü.
Hükümet hemen, anında ulusal yas (!) ilan etti.
Ulan bize ne Suudi Arabistan’ın kralından, bize ne!
Onun yasını tutmak bize mi düşmüştü.
Şimdi bir gün arayla asker ve polis 30 insanımızı şehit verdik.
Bu hükümete sesleniyoruz...
“Arkadaş, ulusal yas ilan edin. Bayraklar hiç değilse bir gün yarıya indirilsin, eğlence yerleri bir gece olsun kapatılsın...”
Yok, bunu yapmak herhalde işlerine gelmiyor. Nedenini bilemeyiz.

* * *

Hükümet fena çuvalladı, dünyaya rezil oldu. Hükümetten beslenen yandaş-yalaka medya zor durumda...
Gazetelerinin dünkü birinci sayfa manşetlerini herhalde görmemişsinizdir, araya onu sıkıştırayım...
Bunca rezalet sonrasında yine iktidarı aklama çabasındalar.
Dağlıca olayından sonra operasyonlar yapılmış, 75 terörist etkisiz duruma (!) getirilmiş. Maşallah!..
Dağlıca baskını olduktan saatler sonra Konya’da maç seyretmekte olan dünyadan habersiz
Sadrazam Davutoğlu Ahmet konuştu:
“O dağlar teröristlerden temizlenecek!..”
Abicim günaydın valla!..
Sen o dağları çok iyi temizlersin de, aklına şimdi mi geldi.

* * *

Tayyip derseniz, o başka bir alemde!..
“7 Haziran seçiminde bir parti 400 milletvekili çıkarmış olsaymış bunlar olmazmış!..”
“PKK çözüm sürecinde silah stoku yapmış!..”
Çözüm sürecini biz mi başlatmıştık?
O silah stokları yapılırken devlet acaba ayakta mı uyuyordu?
Devletin istihbarat örgütleri tatile mi girmişti?
Ya da gerekli bilgiler geldiği halde umursamadılar mı?
Kim üzerine gidecek bunların, kim?

* * *

Demek ki adına çözüm süreci denilen nesneyi biz icat edip gündeme soktuk.
Adına akil insanlar denilen tulûat kumpanyasını da herhalde biz keşfettik.
Burada defalarca yazdım, belki okumaktan bıkmıştınız...
2009 yılında sürecin ilk adımı olarak Habur’dan içeriye yüzlerce üniformalı teröristi buyur eden, sonra seyyar çadır mahkemesi kurup Habur Sınır Kapısı’nda o heriflerin ayağına devletin mahkemesini gönderen ve hepsinin serbest bırakılmasını sağlayan yine onlardır.
2011 yılında PKK ile Oslo’da görüşme masasına oturup bire bir pazarlık eden devlet heyetini bu iktidar oluşturmuştu.
Günümüzün MİT Müsteşarı Hakan Fidan o günlerde Tayyip’in temsilcisi idi ve toplantıda Apo’dan “Sayın Öcalan” diye söz ediyordu.
(Tutanakları PKK yayınladı.)
Dolmabahçe Sarayı’nda PKK ile imzalanan mutabakat metninin henüz mürekkebi bile
kurumadı. İnanmayan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’a sorsun!

* * *

Sevgili okuyucularım, kazan fokur fokur kaynıyor. Sadece şehit haberleriyle değil, her açıdan kaynıyor ve taşmak üzere.
Bir şey daha anımsatayım...
Özellikle Güneydoğu’da kurulmuş olan PKK şehitliklerini inşallah unutmamışsınızdır.
Bunları devletin, valilerin, kaymakamların, asker ve polisin gözleri önünde kurdular.
Duvarlarına “Şehitlik (!)” tabelaları astılar.
Askere ve polise Ankara’dan kesin emir verilmişti:
“Dokunmayın, üzerlerine gitmeyin... Asker kışlasına, polis karakoluna çekilsin...”
O sözde şehitliklerinin şimdi ne olduğunu, yerlerinde durup durmadığını bilemiyoruz.

* * *

İnsanlarımızı birer birer toprağa verirken bir sürü vıcık vıcık, arabesk olaya tanık olmaya devam ediyoruz.
Her katliam sonrasında acil terör zirveleri toplanıp “Kanları yerde kalmayacak” açıklamaları yapılıyor!
Çok yönlü (!) soruşturmalar devam ediyor!
Yine her seferinde misliyle karşılık veriyoruz!
Şehit cenazelerinde Ahmet gözyaşı döküyor!
Belki İmralı’ya haberler gidiyor:
“Apo nasıl, aman onun sağlığına dikkat edin!.. Üzecek bir şey yapmayın!..”
Türkiye bunların döneminde terörle işte böyle mücadele ediyor!
Başarılar dilerim.