Bu olayı yazan gazetecilerden sonra şimdi de iki general ve bir emekli albay tutuklandı.
TIR’ların Suriye’de birilerine gittiği kesindi de, acaba kime, kimlere!..
Türkiye’de akıl almaz olaylar oluyor.
Son olanlar bana o meşhur kozmik oda baskınını anımsattı.
Şimdi dönelim 25 Aralık 2009 gününe ve olaya bir kez daha bakalım.
Ankara Adliyesi’nde bir mahkemeden karar çıkmıştı:
“Genelkurmay Özel Harp Dairesi’ne bağlı birimlerde arama yapılmasına, elde edilen belgelerin incelenmesine...”
Türkiye o sırada Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının göbeğine gömülmüştü. İhbarlar birbirini izliyordu.
Herkes muhbir vatandaş olmuştu.
* * *
Ankara Adliyesi’nden özel bir hakim görevlendirildi ve bu hakim bey, devletin en gizli bilgi ve belgelerinin bulunduğu Özel Harp Dairesi’ndeki kozmik odalarda arama yapmaya başladı.
O günlerin baskı ve korkutma ortamında Genelkurmay dahil bu işe “Dur” diyecek hiçbir makam yoktu.
Arama günlerce sürdü...
Bütün belgeler paketlenip Ankara Adliyesi’ne götürüldü.
Peki sonuçta ne çıkmıştı?
Bunun yanıtı hiçbir zaman verilmedi.
Genelkurmay Başkanlığı bile baskına uğramış, en gizli devlet belgeleri adliye koridorlarında çuvallara, raflara istif edilmişti.
* * *
Genelkurmay baskınından birkaç gün önce bir hadise daha yaratılmıştı. Zaten kozmik oda baskınını tetikleyen de bu idi.
Bülent Arınç’a suikast!..
Güya Özel Harp Dairesi’nde görevli iki subay Arınç’ın evinin yakınlarında onu öldürmek için beklerken (yine düzmece bir ihbar sonucu) yakalanmıştı!
Kamuoyunda büyük tantana yaratıldı, piyasaya bir sürü yalan haber sürülüp toplum yine korkutulmak istendi.
Genelkurmay baskını işte bu düzmece suikast masalının hemen ardından ayarlandı.
Faşizm ağlarını yavaş yavaş örüyordu.
* * *
Bu iki olaydan, yani suikast (!) ve baskın olayından bu yana tam altı yıl geçmiş durumda.
Şimdi ikisini de çok kısaca irdeleyip birkaç soru sorma zamanıdır:
- Arınç’a suikast dosyasında neler oldu?
Dosyada hangi işlemler yapıldı? Suikasta ilişkin herhangi bir somut bilgi ve belge ele geçti mi?
Hayır? Aylar sonra kamuoyu baskısı üzerine takipsizlik kararı verildi.
- Genelkurmay baskınında Kadir Kayan isimli hakim tarafından el konulup Ankara Adliyesi’ne götürülen belgeler nerede? Başlarına ne geldi?
Devletin en gizli savaş belgeleri dahil olmak
üzere toparlanıp adliye koridorlarına yığılan bu belgeler kimlerin elinde?
Onları kimler okudu?
Olayın dosyası ne oldu, sorumlular hakkında ne gibi işlem yapıldı?
Bilinmiyor!
* * *
Tayyipgiller iktidarı özellikle bu iki olay sonucunda amacına büyük ölçüde ulaşmış oldu.
Amaç toplumu korkutup sindirmek ve ses çıkaramaz duruma getirmekti.
İtiraf edelim, büyük ölçüde başardılar.
Sonrasında tezgahlanan Ergenekon-Balyoz-casusluk davaları ise bu işin tuzu biberi oldu.
Türkiye bunların hesabını bugüne kadar soramadı, bakarsınız günün birinde sorar!
Hasan Pulur abimiz
Sevgili okuyucularım, gazetecilikte önemli bir kuşak yaşadıklarıyla birlikte öbür aleme göçüyor. Onların çoğu 80’li yaşlara ulaşmıştı.
2015 yılı o kuşakta yer alan gazeteci abilerimiz ve büyüklerimiz için yaprak dökümü mevsimi oldu.
Şimdi aklıma gelenler arasında Erol Simavi, Bedri Koraman, Cüneyt Arcayürek, Çetin Altan gibi büyük isimler var.
Kafileye son olarak Hasan Pulur katıldı.
1977 yılında gazeteciliğe Milliyet’te başladığımda gazetenin en yetkili isimlerinden biri Hasan abi idi.
Bir efsaneyi tanımış olmak benim için büyük bir onur olmuştu.
Olaylar ve İnsanlar isimli köşesi Türk basınında bir efsane idi...
Ülkemizde sık sık rastlanan kara mizah olaylarını aktarırdı...
“Tam da Hasan Pulur’ luk olay” deyişi o yıllardan kalmadır.
1985 yılında Milliyet’ten ayrılıp Hürriyet’e geçtiğimde, Hürriyet’in başında yine Hasan abi vardı ve aynı köşeyi yazıyordu.
Yıllarca karşılıklı saygı ve sevgi içerisinde, birbirimizi bir gün bile kırmadan ast-üst ilişkisi ortamında çalıştık.
Çok hastaydı, aylardır hastanede yatıyordu... Vefat haberi her an bekleniyordu.
2015 yılı onu da aldı götürdü.
Saygıyla anıyorum, Allah rahmet eylesin.
