Sevgili okuyucularım, bu ülkede 7 Haziran 2015 seçimi yapıldı. Çıkan sonuç kimimizi üzdü, kimimizi mutlu etti.
- AKP tek başına iktidar olamadı. 258 milletvekili ile çoğunluğu yitirdi.
- CHP oy oranını korudu, 132 milletvekili çıkardı.
- MHP 80...
- HDP de 80 milletvekili çıkardı.
Durum açıktı.
Sandıktan çıkan üç muhalefet partisi de, seçim öncesinde Tayyipgiller iktidarına veryansın eden partilerdi.
Liderleri çok ağır sözler söylemişti.
Bilal gündeme gelmiş, rüşvet ve yolsuzluk dosyaları seçim kürsülerinde dile getirilmişti...
“Seni başkan yaptırmayacağız” haykırışları ortalığı inletiyordu.

* * *

Aslında üç partinin de hedefi, seçim öncesinde bakıldığında üç aşağı beş yukarı aynı idi.
Okları iktidar partisi ile birlikte Tayyip’e yönelmişti.
Seçim meydanları bu söylemlerle inliyordu...
Ve bunlar boş laflar değildi. Toplumun büyük bir kesiminin, hatta çoğunluğunun fikirlerini dile getiriyordu.
Etkisi seçimde görüldü.
AKP’nin oyları yüzde 41’e düştü.
Hem de karşılarında seçime devlet gücüyle, devlet olanaklarıyla giren bir iktidar vardı.
Tayyip bile işin ciddiyetini kavramış, meydanlarda AKP adına seçim propagandası yapıyordu.

* * *

7 Haziran Pazar gecesine tekrar dönelim.
AKP’ye oy veren herkes üzgündü... 13 yıllık tek parti iktidarı sona ermişti...
Muhalefet partilerine oy verenler ise yine aynı gerekçeyle mutluydu. Onlar da aynı şeyi düşünüyordu!
Muhalif seçmene ilk sürpriz sille o gecenin geç saatlerinde Devlet Bahçeli’den geldi.
“Biz MHP olarak hükümette yer almayacağız!..”
Ne haliniz varsa görün demeye getiriyordu.
AKP seçim yenilgisi paniğinden hemen kurtuldu ve ipleri yeniden eline geçirdi...
Zira üç muhalefet partisinden ne köy ne de kasaba olmayacağı anlaşılmıştı.
Sonrasını hep birlikte yaşadık.
Devreye Tayyip falan da girdi ve günümüze kadar geldik.

* * *

Bu süreçte toplumu esas şaşırtan şunlar oldu:
- Üç muhalefet partisinin hiçbir konuda uzlaşmasının mümkün olmadığı ortaya çıktı.
- Bunlar (haklı veya haksız) birbirlerini gagalamaya, birbirlerine saldırmaya ve sataşmaya başladılar.
- Tayyip ve AKP böylece aradan çıkmış oldu.
- Seçim meydanlarındaki söylemlerin fos olduğu görüldü.
- Oysa Meclis’te çoğunluk sağlanmıştı. Bir araya gelemediler, Meclis’i bile çalıştıramadılar. Hiç değilse AKP döneminin yolsuzluk ve hırsızlıklarının, rüşvet dosyalarının üzerine gitmeleri gerekirken birbirlerini suçladılar.
- Meclis Başkanlığı’nı bir AKP’liye armağan etmeyi başardılar!
- İpleri yeniden Tayyip-AKP ikilisine teslim etmeyi içlerine sindirdiler...
Tabloyu sizin için çok kısaca özetledim.
Terör olaylarına falan hiç girmedim.
Şimdi herkesin aklında aynı sorular var:
“O halde 7 Haziran seçimi niçin yapılmıştı? AKP iktidarı yitirdi ama ne değişti? 1 Kasım günü erken seçim yapılır da sandıktan üç aşağı beş yukarı aynı sonuç çıkarsa ne değişecek?..”

* * *

Burada üç muhalefet partisini de kınıyorum ve açıkça eleştiriyorum.
Seçim sonrasında ellerine geçen bütün fırsatları teptiler. Ayaklarına gelen topları gole çevirmeyi başaramadılar.
Oysa küçük birkaç dokunuş bile yeterli idi.
Uğraşmak yerine iktidarla bir anlamda uzlaşmış oldular...
Sadece birbirleriyle dalaştılar.
Bu konuda başı MHP çekti...
Tayyipgiller’den kocaman aferinler almayı Bahçeli ve partisi başardı!
HDP sadece Kürtçülük peşinde koştu, aynı edebiyatı yaptı.
CHP her zaman olduğu gibi sessiz ve etkisiz kaldı. Seçim yaklaştığında iç kavganın yeniden patlaması sürpriz olmayacak.

* * *

Oysa üçü bir araya gelebilse, Meclis’te çoğunlukları vardı. Seçim meydanlarında haykırdıklarının hiç değilse bir bölümünü hayata geçirmeleri işten bile değildi.
Ama yapmadılar... Demek ki yapmak istemediler.
Bu süreçte üç muhalefet partisi arasında herhangi bir düzeyde göstermelik bile olsa bir tek görüşme, toplantı, fikir alışverişi gerçekleşmedi.
İktidara karşı bir tek ortak noktada bir araya gelemediler. Birbirlerini adam yerine koymadılar.
Bu saatten sonra yapacak bir şey zaten kalmadı.
Başta MHP olmak üzere Tayyip-AKP ikilisinin ekmeğine bilerek veya bilmeyerek yağ sürdüler.
Vicdanımın sesini dinliyor ve üçünü de kınıyorum.