Sevgili okuyucularım, Meclis Başkanlığı seçimi bugün başlıyor. Ne olacağını, kimin seçileceğini, bu amaçla hangi partinin nasıl taktikler uygulayacağını hiç kimse bilmiyor.
Herkesin kafasında kırk tilki var, hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyor!
Sadece Başkan seçimi değil, sonrası da bir miktar karışık.
Başkan nasıl olsa seçilecek, Meclis Başkanlık Divanı oluşacak ama işin sonrası da var.
Koalisyon hükümetini kimler, hangi partiler kuracak?
Ortaklar arasında sıkıntı çıktığı takdirde neler olacak?
Bu soruların yanıtı da şu anda bilinmiyor.

* * *

Büyük bir kesim tarafından iyi bilinmeyen önemli bir gerçek, anayasada cumhurbaşkanına tanınan yetkiler...
Bazıları zannediyor ki, seçimin yenilenmesine (erken seçime) gidilmek istendiği takdirde Meclis’te oylama yapılacak ve buna milletvekilleri karar verecek...
Ve ortalıkta şöyle bir söylem dolaşıyor:
“Olur mu canım, yeni seçilmiş olan milletvekili o kadar harcama yapıp Meclis’e gelmiş. Erken bir seçim için oy verir mi!..”
Oysa hiç ilgisi yok.
Anayasa erken seçime nasıl gidileceğini belirlemiş. İşte size (özetle) 116. madde:
“Bakanlar Kurulu güvenoyu alamaz ya da güvensizlik oyu ile düşürülürse, 45 gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı, veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı’na DANIŞARAK, seçimlerin yenilenmesine karar verebilir...”
Bu maddenin sonraki paragrafı ise günümüze daha çok ışık tutuyor:
“...Veya yeni seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Başkanlık Divanı seçiminden sonra yine 45 gün içinde Bakanlar Kurulu’nun kurulamaması hallerinde de, Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na DANIŞARAK seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Yenilenme kararı Resmi Gazete’de yayınlanır ve seçime gidilir.”

* * *

Bu maddede benim anlamadığım husus şudur:
Tayyip veya herhangi bir cumhurbaşkanının seçimin yenilenmesi kararını “Meclis Başkanı’na danışarak” alması...
Adım adım izleyelim:
AKP adayı İsmet Yılmaz, CHP adayı Deniz Baykal, ya da MHP adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan biri o makama seçildi, hemen ardından Başkanlık Divanı da oluştu.
Ancak koalisyon ortağı olması beklenen partiler arasında yapılan pazarlıklar ve görüşmeler sonrasında anlaşma sağlanamadı ve yeni hükümet 45 gün içerisinde kurulamadı.
Bu durumda Tayyip Meclis Başkanı’na “Danışarak” erken seçim kararı verecek.
“Danışarak” sözcüğünün ne anlama geldiğini ben şahsen anlayamadım.
Kıdemli ve deneyimli siyasetçilere sordum, onlar da bilemedi. Böyle bir uygulamanın bugüne kadar görülmediğini söylediler.
Varsayalım “Danıştı” ama Meclis Başkanı (örneğin Baykal veya İhsanoğlu) seçimin yenilenmesine açıkça karşı çıktı.
O zaman ne olacak?
Bu sözcük anayasada herhalde “Cumhurbaşkanı Meclis Başkanından erken seçim için izin alır, onun da onayını alır” anlamında kullanılmamış.
Anayasa metnini kaleme alanların bizim anlamadığımız, algılamakta güçlük çektiğimiz bir bildiği mi vardı acaba!

* * *

Sonuç:
Türkiye’yi erken seçime götürme yetkisi -sopası- sadece ve sadece, tek başına Tayyip’in elinde.
Başka bir deyişle davul siyasi partilerin omuzlarında, tokmak Tayyip’in elinde olacak.
Eğer yaptığı hesaplarda, yenilenecek bir seçimde partisinin güçlü çıkacağını görürse, bu yetkiyi dibine kadar kullanacağından hiç kuşkunuz olmasın.
Yani bu işin milletvekilleriyle, Meclis’teki kelle sayısıyla falan uzaktan yakından ilgisi yok.
Sadece bilinsin diye yazdım!

Basında Tayyip!


Dünkü Zaman gazetesi haberi birinci sayfada fotoğraflı kullanmış:
“Saray’a askeri nakliye helikopteri alınıyor.”
ABD yapımı çift pervaneli Chinook helikopterin adedi 60 milyon dolar... Sudan ucuz! Saray’da VIP hizmeti verecekmiş.
55 kişiyi aynı anda taşıyor, 13 ton yük kapasitesine sahip, her iklim ve şartta görev yapıyor. Aynı helikopteri Obama da kullanıyormuş.
Haberde şöyle deniliyor:
“Erdoğan’ın bu kadar büyük bir helikopteri ne amaçla kullanacağı merak konusu oldu!”
Sana ne kardeşim, 60 milyon dolar dediğin nedir ki, çerez parası! Hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın, canımız feda olsun.

* * *

En hızlı yandaşlardan Akşam gazetesi de dünkü Tayyip haberini birinci sayfadan, fotoğraflı olarak kullanmış.
Tayyip yine İslamcı bir vakfın beş yıldızlı iftar sofrasında. Hep birlikte dua ederken fotoğrafları var.
Özetle şöyle demiş:
“Millet ezanına dokunanı gönlünden siler. Bu yürüyüşü hiçbir iftira durduramayacak. Milletimiz (hangi millet, adı ne?!) ezanına dokunanların adını gönlünden silmiştir ama o ezanı yeniden kazandıran Adnan Menderes’i gönlünün baş köşesinde yaşatmıştır...”
Vay canına, demek ki birileri ezana dokunmuş, sonra başkaları gelip ezanı bize yeniden kazandırmış! Kimmiş acaba onlar?!
Her gün Menderes’ten söz edip onu adeta ermiş mertebesine yükseltmeye çalışan Tayyip’e bir anımsatma yapayım:
Adnan Menderes’in memleketi Aydın’da Büyükşehir dahil belediyelerin çoğu CHP’nin elinde. Son seçimde AKP Aydın’da yine büyük yenilgiye uğradı.
Demek ki bu işler Menderes’le yürümüyor, başka bir dayanak bulmalı!