Sevgili okuyucularım, Türkiye iki yıl önce bu günlerde beklenmedik bir fırtına ile sarsılıyordu.
Savcılar ve polis tarafından 17 Aralık 2013 günü başlatılan vurgun-rüşvet-yolsuzluk operasyonları sonrasında bir sürü pislik ortaya çıkmıştı.
Bazı iktidar mensupları ile yandaşların bu ortaya çıkanlarla doğrudan bağlantılı olduğu görülüyordu.
Sabahın erken saatlerinde evler ve iş yerleri basılmış, akla hayale gelmeyecek kirli paralar ele geçirilmişti.
İktidar panik içindeydi.
Evleri ve iş yerleri basılıp arama yapılanlar arasında dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğulları da vardı.
Bazı evlerden çelik kasalar içinde saklanan milyonlarca dolar para ile birlikte para sayma makineleri çıkmıştı.
Örneğin Muammer Güler’in oğlu Barış’ın evinde ele geçen para şöyle idi:
400 bin lira, 300 bin Euro, 100 bin dolar!
Bu paralar nereden gelmişti, kazancın kaynağı neydi ve niçin bankada tutulmamıştı!
Avanta ve rüşvet parası desek, elbette olamazdı!
Onların hiçbiri rüşvete bulaşacak kadar düşmüş insanlar değildi!

* * *

O sabah yapılan baskınlarda gözaltına alınanlardan biri de Türkiye’de iş yapan Reza Zarrab isimli bir İranlı idi.
Rüşvet, vurgun ve yolsuzluk iddialarında ilk sırayı çekiyor, her taşın altından o çıkıyordu.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a İsviçre’den getirtip armağan ettiği kol saatinin değerinin 700 bin lira olduğu belgelenmişti.
Aradan haftalar geçti, herhangi bir vatandaşımız, bir yerde rastladığı Zafer Bey’e masum bir soru sordu:
“Saatiniz kaç acaba Sayın Bakan?..”
Zafer Çağlayan vatandaşın üzerine yürüdü.

* * *

Polis, savcılık emirleriyle bir sürü telefonu dinleyip iz sürmüştü.
Dinleme işlemi operasyon günü de yapılmış ve avantacıların içine düştüğü panik ortamı bir kez daha belgelenmişti.
İçişleri Bakanı kendisini telaşla arayıp evinde arama yapıldığını söyleyen oğluna “Ben İranlının danışmanıyım diyeceksin” gibisine taktikler veriyordu.

* * *

Elde edilen belgelere kara mizah telefon dinlemeleri de eklenmişti. İranlı, Bakan Egemen Bağış’a çikolata paketi içerisinde 100 bin dolarlık küçük bir hediye göndermeden önce, paketi teslim edecek olan adamını arıyordu:
“Kutuya sakın yanlışlıkla Euro koyma, dolar olacak tamam mı?”
Euro dolardan daha pahalı idi ve İranlı arkadaş maliyeti düşürme çabasına girmişti!

* * *

Süleyman Aslan Halkbank Genel Müdürü idi... Yani devletin bankasının başında olan şahıs...
Onun da evinde arama yapıldı...
Ve ayakkabı kutularına istiflenmiş bir miktar (!) para bulundu.
2.5 milyon dolar ve 1.5 milyon Euro!
Devlet bankasının genel müdürü böylesine yüklü bir miktarı bankada tutmuyor, kendi bankasında hiç tutmuyor ve evinde, ayakkabı kutularında, banyodaki temizlik malzemeleri arasında saklıyordu.
Onu Allah korumuş, iyi ki evine hırsız mırsız girmemişti.
Hırsız girmiş olsa şok geçirir, hayatının en büyük soygununu yapmış olurdu.
Olay soğuyunca açıklama yapıldı!
“Onlar rüşvet parası asla değildi, biz o paralarla Çorum’da imam hatip lisesi yaptıracaktık!..”

* * *

Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar fena halde paniklemişti. Televizyona çıkıp konuştu:
“Ben ne yaptıysam Başbakan’ın (Tayyip’in) emriyle yaptım. Bu durumda onun da istifa etmesi gerekir. Şu anda hem bakanlıktan, hem de milletvekilliğinden istifa ediyorum.”
Ancak sözünde duramadı!
İstifa etmeye yüreği yetmedi...
Ancak birkaç gün sonra Resmi Gazete’de yayınlanan bir kararname ile görevden alındı.

* * *

Türk Milleti bu 17 Aralık operasyonlarını hayretle, dehşetle, ibretle izliyordu. Takke düşmüş kel görünmüştü!
Fakat hemen ardından hükümet dizginleri ele geçirdi. Önce Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan zorunlu olarak istifa ettirildi.

* * *

Türkiye’de ilk kez böylesine bir temiz eller operasyonu düzenlenmişti. Ancak bir süre sonra hükümet duruma egemen oldu.
Operasyonlarda görev yapan savcılar ve yüzlerce polis görevden alındı.
Adları rüşvet ve yolsuzluğa karıştığı iddia edilen, gözaltına alınan ve mahkeme kararıyla tutuklanan herkes serbest bırakıldı.
Yapılan bütün işlemler için savcılık tarafından takipsizlik kararları verildi.

* * *

Sonra sıra geldi operasyonlarda görev alan savcılara ve polislere...
Bu kez onlar hakkında soruşturma başlatıldı. Gözaltı işlemleri ve tutuklama kararları, bir süre sonra onlar için çıkarıldı.
Bazıları yurtdışına kaçtı, bazıları tutuklandı ve tamamı görevden alındı.
Bir kez daha görüldü ki, bu ülkede yolsuzluk yaptığı ve rüşvet aldığı iddia edilenlerle uğraşmak hiç de kolay iş değildir.
Hele sırtlarını siyasi iktidara dayamışlarsa!..