Sevgili okuyucularım, dün iki maliyeci ile bir süre sohbet ettik. Biri eski hesap uzmanı, diğeri ise maliye müfettişi.
Sözleri çok ilginç ve çarpıcı idi:
“Eğer bir vergici herhangi bir vatandaşın veya kurumun üzerine özel görevle gönderilirse, onun mutlaka bir açığını bulur ve istediği gibi ceza yazar. Haklı veya haksız olduğuna bakmaz.”
Yani adalete aykırı işlem mi yapılır?
“Aynen öyle. Yeter ki yukarıdan emir gelmiş olsun. O takdirde vergi memurunun incelediği yerden boş dönme olasılığı sıfırdır.”
Varsayalım incelenen kişi veya kuruluşun herhangi bir açığını bulamadılar. O takdirde ne yaparlar?
“Gelen emir kesindir. İster istemez büyük bir ceza yazılmak zorundadır.”
Eskiden de böyle miydi?
“Hayır, bu uygulama bu iktidar döneminde başladı. Vergi cezası, hükümetin hoşlanmadığı kişi ve kuruluşların üzerinde bir tehdit sopası olarak kullanılıyor. Dolayısıyla vergi adaleti çiğneniyor, en dürüst vergi mükelleflerine bile çok büyük haksızlıklar yapılıyor.”

* * *

Şimdi biraz geçmişe dönelim. Bu iktidarın yaptığı işlerden biri, Maliye’nin iki geleneksel kuruluşu olan Hesap Uzmanları Kurulu ile Maliye Teftiş Kurulu’nu kapatmak oldu.
Niçin?..
“Çünkü onlar bağımsızdı. Yani iktidarlardan hiçbir zaman emir almadılar. Bir hesap uzmanına, veya bir maliye müfettişine emir verecek makam yoktu. Onlar kendilerine yasalarla verilen görevleri tam bir tarafsızlıkla yapar, yeri geldiğinde bütün pislikleri ortayı çıkarırlardı. AKP iktidarı buna tahammül edemedi. Hepsini sıradan vergici konumuna indirdi. Zaten bu uzmanların pek çoğu da emekli olup uzaklaşmak zorunda kaldı.”
Vergi cezaları artık emirle mi kesiliyor?
“Hepsi değil ama bir bölümü öyle. İktidara karşı olanlar bu şekilde, vergi sopası kullanılarak korkutulup sindiriliyor.”
Yani bu neye benzer? Hukuktan örnek verseniz...
“Bir hakim düşünün, size öyle bir ceza veriyor ki, kanunda maddesi yok. Siz bağırıp çağırıyorsunuz, üst mahkemeye itiraz ediyorsunuz. Bir sürü para harcıyorsunuz, sinir sisteminiz bozuluyor, bekleyişe geçiyorsunuz. İktidar ise mutlu, o hakimi veya savcıyı kullanarak sizi korkutmuş...Sonuç sizin için önemli ama iktidar için değil. Oh olsun, başına gelenler senin gibi düşünen başkalarına da ders olsun diyor.”

* * *

Geçmişin medya imparatoru Aydın Doğan’a bu açıdan yapılanlar Türkiye tarihine geçti.
Aydın Doğan’ın çok sayıda gazetesi ve televizyonu vardı.
AKP hükümetlerinden doğal olarak korkar ve yayınlarını ona göre yaptırırdı ama arada çatlak sesler çıktığı da olurdu.
Ender görülen o çatlak seslere bile tahammül edemeyen Tayyip günün birinde vergicilerini Doğan’ın üzerine saldı.
Dosyalar açıldı, incelemeler yapıldı ve akıl almaz işlemler sonucunda yüzlerce trilyonluk vergi cezası kesildi.
Patron büyük ölçüde yandaştı ama yine de batırılmak isteniyordu...
Çünkü başkalarına gözdağı vermek için ilahlar kurban arıyordu.
Aydın Doğan o cezalardan bir süre önce bir kurban seçmiş, başına iş açılmasın diye beni Hürriyet’ten kovmak zorunda kalmıştı.

* * *

Cezalar sonrasında patron batmak üzereydi.
Can havliyle Danıştay’da dava açtı. Tayyip iktidarı o günlerde Danıştay’ı henüz ele geçirmemişti.
Bu haksız, insafsız, gaddarca vergi cezaları Danıştay’dan döndü ama Aydın Doğan artık korkmuştu.
Sahibi olduğu bazı gazete ve televizyon kuruluşlarını satıp küçülmek zorunda kaldı.
Sahibi olduğu Hürriyet gazetesinden bile ismini çıkardı.
Vergi sopası hedefe cuk diye oturmuş, işe yaramıştı!

* * *

Sanmayın ki o sopa başkalarının kafasında patlamadı, ya da bundan sonra patlamayacak!
Koskoca Koç Holding‘in üzerine bile aynı sopayla gittiler... Çünkü Koç iktidarın yandaş kuruluşu değildi.
Gezi olaylarında polisten dayak yiyenlere sahip çıkmış, otellerinin kapısını yaralılara açmıştı.
Affetmek mümkün değildi.
Elinden başka bir şey gelmeyince ne yapacaksın, vergicileri üzerine göndereceksin!
Vergici seni incelemeye geldiyse, hele yandaş mandaş değilsen, işin bitik demektir...
Çünkü vergici iğne deliğinden bile geçip sana yazacak ceza bulur.

* * *

Gezici Araştırma Şirketi’nin yaptığı bir anketin sonuçları medyada yer buldu. Bu ankete göre AKP’nin oyları yüzde 39’a düşerken, muhalefetin oyları artmıştı.
AKP seçmeninin yüzde 62‘si ise başkanlık sistemine karşı olduğunu belirtmişti.
Ankettir, doğru veya yanlıştır. Bilemeyiz...
Ancak sonuçların açıklanmasının hemen ardından ilginç bir gelişme yaşandı.
Vergi denetim elemanları ile SGK görevlileri, Gezici şirketine anında baskın düzenlediler.
Bütün belgeler didik didik edildi.
Şirketin yönetim kurulu başkanı Murat Gezici konuştu:
“Bu normal bir denetim değil. Birileri, yaptığımız işlerden rahatsız olduğu için talimat verdi. Denetimden temiz çıktık. Temiz çıkmasak bizi bayrak gibi sallarlardı. Amaç baskı kurmak ve gözdağı vermek. Aynı gözdağı seçmene de verilmek isteniyor. Seçmen kararsız kalsın, umudunu yitirsin ve sandık başına gitmesin.”
Herhangi bir anket şirketi bundan sonra sıkıysa AKP oylarının düştüğünü açıklasın!
Vallahi silindir gibi ezerler.
Evet, karşımızda vergiyi ve mali denetimi silah olarak kullanan, işine gelmeyeni mahveden bir hükümet var.
Koç’un Tüpraş’ı, Aydın Doğan’ın kuruluşları ve cemaatin Bank Asya’sı...
Daha niceleri aynı baskı altında ama patronlar bu durumu açıklamaktan ister istemez korkuyorlar. Kesilecek korkunç cezaları bekliyorlar.
Vergi sopasının adaleti!..