Sevgili okuyucularım, adına cemaat denilen toplulukla iktidar partisi AKP arasında geçmişte yaşanan ilişkileri herhalde biliyorsunuz.
Aralarından su sızmazdı.
Cemaatin gazeteleri, televizyon kanalları, büyük işadamları vardı.
İktidarın ak dediğine onlar da ak der, kara dediğini onlar da otomatik olarak karalamaya başlardı.
Adeta Siyam ikizleri gibiydiler.
Yapışık kardeşler!
İktidar onların eline devletin bütün olanaklarını, maddi ve manevi her şeyi bol kepçe sunar, bir dediğini iki etmezdi.
Günün birinde AKP iktidarının jetonu düştü.
Gördüler ki boynuz kulağı geçmek üzeredir.
Yarattıkları canavar kendilerini de bir kaşık suda boğacaktır.
İşte o ortamda aralarında hırlaşmaya, birbirlerine posta koymaya başladılar.
O kavganın içyüzünü, hangi çıkar ilişkileri nedeniyle koptuğunu ben bugüne kadar anlayabilmiş değilim.
Siyasi kavga mı, rant kavgası mı, gerçek neden dershaneler ve cemaat okulları mı, doğrusu anlamak mümkün değil.
***
Sonrasını ise iyi biliyoruz. Cemaatin elinde medya gücü vardı.
Zaman, Bugün ve Millet gazeteleri, Samanyolu, Kanaltürk ve Bugün tv...
Dünkü dostların medyası Tayyipgillere karşı amansız bir mücadeleye girişti.
Ancak Tayyipgillerin elinde devlet gücü vardı.
Devletin bütün kurumlarıyla birlikte yargıyı da ele geçirmişlerdi. Bu gücü her alanda olduğu gibi cemaate karşı da sonuna kadar kullandılar ve onların sistemini çökertmek için ellerinden geleni yaptılar.
***
Yakın geçmişte Pensilvanya gezilerine çıkıp Fethullah’ın ellerini öpen, “Hocam bize bir emriniz var mı” diye soran Bakan
Bey’ler bile artık 180 derece dönmüştü!
İktidar bu kavga sürecinde bir şeyi gördü:
Cemaati yerle bir etmek için bunların para gücünü yok etmek, cemaate yakın işadamlarını mahvetmek gerekiyordu!
O işadamlarından biri, belki de en önde geleni ise Akın İpek’ti.
AKP döneminde palazlanmış, üç gazete ile iki televizyon kanalının sahibi olmuştu.
Altın arama dahil 20’den fazla başka şirketler ve hatta üniversite bile kurmuş, her alana el atmayı başarmıştı.
Bugün ve Millet gazeteleri ile Kanaltürk ve Bugün tv onundu.
Bu gücü yok edip sıfırlamak ve cemaate bu yolla iyi bir darbe vurmak gerekiyordu. Düğmeye iki gün önce basıldı. Hesap çok basitti:
Böyle yapınca cemaate yakın duran öteki işadamlarına da korku salınacak, polis zorunu ve baskınları görenler “Bize de aynı şey yapılır” korkusuyla teslim bayrağını bir an önce çekmek zorunda kalacaktı!
***
İşadamı Akın İpek’le bundan yıllar önce bir kez, bir sosyal ortamda karşılaştık ve tanıştık. Bir daha da birbirimizi görmedik. Uygar ve aklı başında biriydi.
Unutmadığım şey, eşinin başı açıktı.
Böyle nasıl büyüdüğünü, her alana el attığını bugün de bilmek mümkün değil.
Ama hiç kuşkum yok, AKP ile cemaatin arasına kara kedi girmeden önce iktidarın büyük yardımlarını ve desteğini görmüştü.
Tıpkı diğer cemaatçi işadamları gibi!
***
Son polis baskınları sırasında bir haber ortaya çıktı:
Akın İpek bir gün önce İngiltere’ye gitmişti.
İktidarın yandaş-yalaka medyası bunu doğal olarak kaçtı diye
verdi.
Şimdi burada sorulması gereken önemli bir soru var.
Bunu size soruyorum.
Akın İpek’in yerinde olsanız siz bu olaylardan sonra Türkiye’ye döner misiniz?
Varsayalım döndü.
Hakkında verilmiş tutuklama kararı var.
Geldiği anda içeri atılacak.
Yasal yoldan yapılacak itirazlar falan hikayedir. Tutuklama kararı asla kaldırılmayacak...
Sonra iş gelecek ifadelerin alınmasına...
Savcılık iddianamesinin hazırlanması en az iki yıl sürecek.
Tahliye talepleri sürekli reddedilecek ve Akın İpek güneşin yüzünü iktidar değişmediği sürece bir daha asla göremeyecek.
Biz benzer durumu Ergenekon ve Balyoz davalarında aynen yaşamadık mı!
Akın İpek’in suçu vardır veya yoktur, bilmemiz mümkün
değil.
Ama işin içinde siyaset olduğu, sonrasında ise yargıya baskı yapılacağı kesindir.
Tahminim şudur:
Akın İpek Türkiye’ye dönmez.
Siz olsanız döner miydiniz?

ADD adına teşekkür

Sevgili okuyucularım, burada çıkan 15 Ağustos 2015 tarihli yazımda bir çağrıda bulunmuştum. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Diyarbakır’da bir şube yeri arıyor, ancak mülk sahipleri kiralamaya korkuyordu.
Dernek bu durumda başka bir çare düşünmüştü...
Bir daire satın almak.
O çağrıyı bu amaçla yapmıştım.
Daire satın alacak miktarda para o günden bu yana sizlerin katkısıyla, hatta biraz da fazlasıyla toplanmış durumda. O kadar ki, içine mobilya alınması bile mümkün olacak.
Bana ve ADD’ye güven duydunuz, desteğinizi esirgemediniz, çok teşekkür ediyorum.