Sevgili okuyucularım, Türk halkının yaklaşık yüzde 60’ı son seçimde AKP’ye değil, o günkü üç muhalefet partisine oy verdi.
Herkesin, her seçmenin temel gerekçesi hemen hemen aynı idi.
- Seçim meydanlarında cumhurbaşkanı kimliği ile her gün AKP adına boy gösteren Tayyip insanlara “Yeter artık” dedirmişti.
- Toplum hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet-yağma olaylarından ve bunların örtbas edilmesinden bıkmıştı.
- Yargı iktidarın elinde esir duruma düşürülmüştü.
- Tayyip’in sarayı büyük tepki toplamıştı. Toplum, Tayyip’in sarayı tahliye etmesinden ve devlet gelenekleri uyarınca yeniden Çankaya’ya gönderilmesinden yana idi.
- Hayat pahalılığı, memur, işçi, emekli, esnaf ve çiftçinin yaşam koşulları berbattı ve düzeltilmesi gerekiyordu.
- Başkanlık hevesleri ve bu gerçekleştiği takdirde bütün devlet yetkilerinin tek bir şahısta toplanacak olması kitleleri ürkütmüştü.

* * *

Muhalefet liderleri bunlar gibi nice konulara miting meydanlarında değindiler, anlattılar, iktidarı hırsızlık ve yolsuzluk yapmakla suçladılar...
Hem de gizli kapaklı ve kısık sesle değil bağıra çağıra, milyonlarca kişinin ve dünya kamuoyunun bile gözleri önünde...
Herkes umutlanmıştı!..
“Tamam, AKP tek başına iktidar olursa hiçbir şey değişmez ama olamazsa bu üç parti mutlaka hesap soracaktır!..”
Öyle oldu ki, sırf AKP Doğu ve Güneydoğu’da yıpransın ve Meclis’te kelle çoğunluğunu elde edemesin diye belki milyonlarca, belki yüz binlerce Atatürkçü, ülkenin bölünmezliğinin en büyük savunucusu olan nice vatan evlatları bile gidip HDP’ye oy verdiler.

* * *

Sonra efendim seçim bitti ve karşımıza bildiğimiz tablo çıktı.
Peki bundan sonra neler olacak? İktidar hangi partilerden oluşacak?
CHP-MHP-HDP koalisyonunun olmayacağını MHP sayesinde gördük.
O halde geriye kalıyor Meclis’te kelle sayısı itibariyle çoğunluk sağlayacak olan sadece iki seçenek:
AKP-CHP veya AKP-MHP.
Bu iki koalisyonun da büyük ortağı AKP olacak.
Hükümet ortağı olacak iki parti arasında mutlaka, ama mutlaka bir koalisyon protokolü
imzalanacak.
Henüz gündeme gelmedi ama AKP örneğin şu hususlar için bastırıp ortağından yazılı güvence isteyecek:
“Geçmiş yolsuzlukların üzerine gidilmeyecek... Saray’ın tahliyesi ve başka amaçla kullanılması istenmeyecek. Cumhurbaşkanının yetkileri tartışma konusu yapılmayacak...” (Burada sadece üç örnek vermekle yetiniyorum, sayısını istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz.)
En önemli koşul ise şu olacak:
“Küçük ortağın yönetimi ve milletvekilleri, bu konularda öteki iki parti tarafından verilen yasa ve soruşturma önergelerine katılmayacak, kabul oyu vermeyecek, gerek komisyonlarda ve gerekse genel kurulda AKP ile aynı doğrultuda oy kullanmakla yükümlü olacaktır. Aksi takdirde koalisyon hükümeti bozulacaktır.”
Küçük ortak işte bu aşamada tıkanacak ve belki de kendi sonunu hazırlayacaktır.
AKP’nin kucağına bir kez düşünce kalkması mümkün olmayacaktır da, bunun hesabını kendi seçmenine nasıl verecektir?

* * *

Nitekim ilk kıvırtmaya dün MHP milletvekili ve Bahçeli’nin en yakınlarından biri olan Ümit Özdağ’ın sözleriyle tanık olduk:
“(Rüşvet aldığı ve büyük yolsuzluklara karıştığı iddia edilen) Dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi ile sarayın Çankaya’ya taşınması bizim olmazsa olmazlarımız değildir!”
Maşallah yani!.. İşte size ilk kıvırtma sinyali!
Madem bunlar sizin olmazsa olmazlarınız değilmiş, seçim kampanyaları boyunca bu konuları nasıl ve niçin işlediniz, üzerine bastıra bastıra niçin bağırıp çağırdınız? Yoksa bu yolla toplumu kandırmaya mı kalkıştınız?
Belki MHP olarak diyeceksiniz ki “Bizim olmazsa olmazlarımız PKK ile Apo’nun devreden çıkarılması, ülkenin bölünmez bütünlüğüdür.”
Çok doğrudur ama bunlar küçük bir azınlık dışında herkes için geçerli olan olmazsa olmazlardır kardeşim, sadece MHP için değil.
Ümit Özdağ’ın bu sözleri önemlidir... AKP’li bir koalisyonda küçük ortağın nasıl ödünler vermeye şimdiden hazır olduğunun göstergesidir.
Tahmin ediyorum ve inşallah yanılırım ama, MHP olmaz da koalisyon hükümeti AKP ile CHP tarafından kurulduğu takdirde de, aynı şeylere CHP açısından tanık olabiliriz.

* * *

Koalisyon ortağı olsun veya olmasın, hangi siyasi parti AKP’ye belli konularda ödün verir ve onun kucağına düşerse, kendisine oy veren milyonlarca seçmenine ihanet etmiş olacaktır.
Hele hükümet ortaklığı, kırmızı plakalar gibi hesaplar dikkate alındığında, bu ihanet daha da büyük olacaktır.
Seçmen bunu affetmez...
Sizden hesap sorar... Ve biz de kendi çapımızda aynı hesabı sorarız.
Seçim meydanlarındaki söz ve vaatleriniz şimdi bile kulaklarımızda çınlıyor.
Siz bu sözlerinizi yoksa unuttunuz mu?
MHP Milletvekili Ümit Özdağ’ın söyledikleri dün bana bunları anımsattı...
Gerçi biraz erken olacak ama şimdiden yazıyorum ve bu konuda uyarmayı görev biliyorum.
Aksi takdirde yazımın başlığındaki cümle hep geçerli olacak ve seçmenlerinize sık sık seslenmek zorunda kalacağız:
“Umutla bekleyin, siz daha çook beklersiniz!”