Sevgili okuyucularım, Türk Milleti olarak ayakta uyutulduğumuzu, bize her gün inanılmaz yalanlar söylendiğini bilmeniz gerekiyor.
Ekran başına geçiyorsunuz, hep aynı suratlar...
Yandaş gazeteleri açıyorsunuz, yine aynı...
Ve sürekli yalanlar...
Propaganda mekanizması korkunç bir boyutta çalışıyor.
Böyle bir beyin yıkama süreci Türkiye’de bu iktidar dönemine kadar duyulmuş görülmüş değildi.
Peki gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan içi boş lafları yutanlar oluyor mu?
Elbette oluyor, hem de tahmin ettiğinizden çok daha fazla.
İnsanımız biraz saf, deneyimsiz, hem de iyi niyetli!
Önüne konulan mamanın ne olduğunu bilmeden üzerine atlıyor.

* * *

Stajyer başbakan Davutoğlu Ahmet konuştu. Sözleri fevkalade ilginç!
“AB zirvesinde aldığımız kararlar çerçevesinde, inşallah en geç 2016’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları başları dik bir şekilde vizesiz olarak Avrupa’ya seyahat edebilecek.”
Bu sözlerin bir tek kelimesi bile gerçek değil.
Avrupa ülkelerini bir düşünün, Türk vatandaşlarına vizesiz giriş izni verilecek! Bu sözlerin anlamı şudur:
Türkiye’de isteyen herkes pasaportunu alıp cebine koyduktan sonra uçak veya otobüs biletini alacak, ya da kendi aracına binip ver elini Avrupa diyecek!
Sınırları hiçbir denetim olmadan, vize sorulmadan, geri çevrilmeden geçip istediği ülkeye giriş yapacak!
Bunun bir adım sonrası da var:
Eğer turist olarak gitmediyse, o ülkede kapılar kendisine açılacak ve iş bulacak!

* * *

Biz sadece AB değil, başka konularda da bu iktidar döneminde söylenen nice irili ufaklı yalanlara tanıklık ettik.
Bunlara karnımız tok.
Bir hükümetin en yetkili ağzının kamuoyunu böyle desteksiz laflarla uyutmaya kalkışması ayıptır.
Davutoğlu Ahmet’in bu sözlerini bugüne kadar doğrulayan herhangi bir AB ülkesi var mı?
AB ile aramızda bu konuda imzalanan bir anlaşma metni oldu mu?
Elbette olmadı çünkü böyle bir husus hiçbir ülkenin gündeminde yok.
Bizimkilerin ağzına bir parmak bal çalıp istediklerini yaptırıyorlar, sonra da sütre gerisine çekilip toz oluyorlar.
Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Belçika, İsveç, hangisinden vize konusunu doğrulayacak bir işaret geldi?
Gelmedi ve asla gelmeyecek...
Çünkü hiçbiri vize kalktığı takdirde, bir anda milyonlarca kişiden oluşacak “Türk istilasını” kaldıracak güce sahip değil.
Bizim saf ve bilinçsiz vatandaşlarımız da böyle yalanların gölgesindeki
umut dünyasında yaşayıp “Allah razı olsun hükümetimizden, bari Avrupa’ya gidip iş bulalım” demeyi sürdürecek.
Hiçbirinin aklına “Ulan bunlar bize acaba yalan mı söylüyor” demek gelmeyecek.
Her millet layık olduğu idare ile yönetilir.
Bizim layık olduğumuz da işte bu!

Tekzibin perde arkası


Sevgili okuyucularım, dün bu köşede Tayyip’in avukatı tarafından gönderilmiş olan bir tekzip metni okudunuz.
Burada 13 Mayıs 2015 günü yayınlanmış olan “Anırma Üzerine” başlıklı yazımı yalanlıyor ve özetle şöyle diyordu:
“Hakaret ve iftira niteliğindeki bu yazı ile müvekkilim TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ağır ithamlarda bulunulmuş, gazetecilik ilkeleri ve hukuk fütursuzca çiğnenmiştir... Gazetede yer alan satırlar bir durum ya da olay anlatımından çok, müvekkilimi zan altında bırakmak maksadıyla kaleme alınmıştır. Bahse konu yazı ne gerçek bilgileri yansıtmakta, ne de eleştiri niteliğindedir...”
O gün ne yazdığımı doğal olarak bilmiyordum ve arşivden yazıyı çıkarıp baktım.
Olayı size kısaca anlatayım.

* *  *

Tayyip gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında gittiği pek çok yerde bir söylemde bulunuyor ama isim vermiyordu. Onun bu sözlerini dikkate alan yandaş medyada ise haberler çıkıyordu.
“Haydi anır bakalım Çölaşan!..” (Hepsini mahkemeye verdik ve kazandık.)
Tayyip şöyle diyordu:
“Hani bir gazeteci vardı. Paradan altı sıfırı attığımız takdirde eşek gibi anıracağını söylüyordu. Hâlâ bekliyorum, anırmıyor.”
Son olarak partisinin Rize mitinginde aynı sözleri söylemişti. O yazıyı o nedenle yazmış ve özetle şöyle demiştim:
“Yıllarca başbakanlık, şimdi ise cumhurbaşkanlığı yapan bir şahıs belli bir konuda sürekli yalan söylüyor. Ben böyle bir şeyi hiçbir köşe yazımda yazmadım, hiçbir televizyon kanalında veya başka bir ortamda söylemedim.
Sadece ben değil (paradan altı sıfır atıldığı takdirde) anırmaktan hiçbir köşe yazarı-gazeteci söz etmedi, söylemedi.
Eğer varsa, kendisini kanıtlamaya davet ediyorum.
Böylesine bir mahalle üslubu başbakan iken yakışmıyordu, şimdi cumhurbaşkanı olduktan sonra hiç yakışmıyor.
Eğer mert, yürekli ve dürüst bir adamsa sözlerinin arkasında durur, kimin anırması gerektiğini açıklar ama yapamıyor.”

* * *

İşin özeti işte bu!.. O yazım için cumhurbaşkanına hakaret davası açtılar, çeşitli girişimlerde bulundular ama “Anıracağını söyleyen (!)” o meçhul gazetecinin kim olduğunu açıklamaları mümkün olmadı...
Zira öyle birisi yoktu. Hiçbir zaman da olmadı.
İşte size dün mahkeme kararıyla yayınlamak zorunda kaldığımız tekzip metninin perde arkası.
Yazıda herhangi bir yalan, yanlış, abartı, iftira, ya da cumhurbaşkanına hakaret var mı?
“Anıracağını söyleyen (!)” o gazetecinin ismini belki günün birinde açıklar, hepimizi rahata erdirip meraktan kurtulmamızı sağlar!