Sevgili okuyucularım, biz gazeteciler kendimizi bir anlamda çok şey bilen (!) kimseler olarak görürüz. Hele bazılarımız vardır ki, her şeyi o arkadaşlar bilir, onlar ne derse doğrudur!
Son seçim öncesinde de durum aynen böyle idi.
Her kesimden gazeteciler arasında yapılan özel anketlerde AKP’nin oyu en fazla yüzde 42 çıkıyordu...
Seçim gecesi bu oran yüzde 49 çıkınca iktidar partisi, Tayyip-Ahmet ikilisi dahil herkes şok geçirdi!
Hiç kimse böyle bir sonuç beklemiyordu.
Eğer bekleseler, seçim öncesinde büyük tantana yapmaları gerekirdi:
“Partimiz zafere gidiyor, en az şu kadar oy bekliyoruz.”
Bunu yazan ya da söyleyen bir kişi bile olmadı. Tam tersine, çıkacak sonucu korku ve endişe ile bekliyorlardı.
Yüzde 49’u duyunca havalara sıçrayıp takla attılar!

* * *

Bu sürpriz sonucu normal karşılayıp analizini yapmak asla mümkün değil. Nitekim yapılmadı da...
O halde, seçimde büyük hileler olmadığına göre, bu yüzde 49 sandıktan nasıl çıktı?
- AKP ekonomiyi mi düzeltti?
Hayır, böyle bir şey olmadı. 3 milyon kişi işsiz. İş arıyor ama bulamıyor. Üniversite bitirenler bile “Ne iş olursa yaparız” diyor... Sekreter, garson, komi, inşaat işçisi, temizlikçi olarak çalışıyor.
- Enflasyonu mu düşürdü?
Hayır, rakamların üzerinde oynandığı halde enflasyon düşmüyor. Hayat pahalılığı el yakıyor.
- Yolsuzlukları mı durdurdu?
Hayır, Türkiye belli bir kesim tarafından dibine kadar soyulup sömürülüyor. Milletin a’sına koyanlar kentleri yağmalıyor, ballı işleri birer birer kapıyor, bizim paramızla köşe döndürülüyor.
- O halde AKP terörü mü durdurdu?
Yine hayır, neredeyse sıfırlanmış olan terörü hortlatan, valilere “İlinizde örgüte karşı operasyon yaptırmayın” diye emirler yağdıran, adına açılım süreci denilen belayı yoktan var eden yine bu iktidardır. 7 Haziran-1 Kasım arasında kaldırılan 100’den fazla şehit cenazesi bunun en büyük kanıtıdır. Hükümet baktı ki iş rezalete dönüşüyor, bu kez terörün üzerine gitmeye karar verdi!.. Ve sanki terörle mücadele ediyormuş algısını yarattı.
- Ülkemize barış ortamı mı getirdi?
Yine hayır!.. Bu iktidar toplumu gerdi, aramıza ne yazık ki düşmanlık soktu. Gıdasını hep kavgadan ve gerilimden aldı.

* * *

Listeyi uzatmak mümkün... Şu iki seçim arasında yaşananlara bakınız, AKP iktidarının bir tek olumlu işini görmeniz mümkün olmayacak.
O halde ne oldu arkadaş?...
İki seçim arasında geçen yaklaşık beş aylık süre içerisinde ne oldu ki, iktidar partisinin oy oranı yüzde 41’den yüzde 49’a zıpladı?
7 Haziran’da AKP’ye oy vermeyen milyonlarca seçmen nasıl oldu da bir anda onlara yöneldi?

* * *

Demek ki işin içerisinde başka bir şeyler var. Toplumun çoğunun aklının almadığı bir şeyler...
Bunu akılla, mantıkla, bilimsel yöntemlerle açıklamak mümkün değil.
İktidar partisinin devlet olanaklarını, devlet parasını ve elindeki muhteşem propaganda gücünü nasıl kullandığına, palavra vaatlerine falan dikkat çekmeye çalışmıyorum...
Çünkü aynı olaylara 7 Haziran seçimi öncesinde de tanık olmuştuk.
Bu durumda geriye bir tek olasılık kalıyor:
Seçmen kitlesinin önemli bir bölümü bu seçimde aslında AKP’yi ödüllendirmedi.
Tam tersine, en başta MHP olmak üzere muhalefet partilerine cezayı kesti.
O sürecin bir numaralı sorumlusu Devlet Bahçeli ve partisinin yönetimidir.

* * *

Bu üç muhalefet partisi 7 Haziran sonrasında kendilerine millet tarafından altın tepsi içinde sunulan iktidar fırsatını kullanmayı bilemediler.
Ellerinin tersiyle ittiler.
Yaklaşık beş ay boyunca Meclis’i çalıştırmadılar, kapalı tutmayı başardılar!
AKP’nin attığı her yanlış ve hukuksuz adıma göz yumdular.
Dandik bir seçim hükümeti kurulmasını, ülkemizin seçimden yenik çıkmış, ezik, ağzını açıp konuşması bile mümkün olmayan aynı kadrolar tarafından yönetilmesini içlerine sindirdiler.
Ringdeki boksör gibi abandone olmuş olan AKP’ye yeniden hayat suyu verip canlandırdılar!
Bu kötü deneyimleri yaşayan seçmen kitlesinin bir bölümü de haklı olarak “Aman koalisyon kurulmasın, bu muhalefet partilerinden ne köy olur ne kasaba” diyerek tercihini bu kez başka doğrultuda kullandı.
Muhalefet partileri şimdi kına yaksın!

Örtülü hakim


1 Kasım Pazar günü seçimi AKP kazandı. Adliyelerde genelde pazartesi günleri duruşma yoktur.
3 Kasım Salı günü ilk duruşma gününde İstanbul’da bir ilk gerçekleşti...
Ve İstanbul Anadolu Adliyesi 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kadın hakimi, duruşmaya sıkmabaşla çıktı.
Cesaretini sandık sonuçlarından almıştı... Ve inanıyorum, bunu kendi özgür iradesiyle değil, yukarıdan gelen direktif üzerine yaptı.
Nitekim Adalet Bakanı, mevzuatta kadın hakimlerin duruşmaya örtülü çıkmasına engel bir hüküm bulunmadığını söyledi!
Herhalde şortla, terlikle çıkmalarına engel bir hüküm de yoktur!

* * *

Adalete siyaset sokmuşlardı, şimdi aynı uygulama kılık kıyafette yapılıyor. Kürsüde sıkmabaşlı hakim!..
Bu ilk örneğin giderek yaygınlaştığını göreceğiz.
O hakim gibiler karşılarına gelen davalı, davacı ve avukatlara “Benim siyasi görüşüm budur, ona göre” diye örtülü mesaj verecekler.

* * *

Tayyip 30 Eylül 2013 günü yaptığı basın toplantısında şöyle diyordu:
“Kamu kurumlarında başörtüsü yasağını kaldırıyoruz. Resmi elbise giymek zorunda olan Türk Silahlı Kuvvetler mensupları, Emniyet mensupları ile yargıdaki hakim ve savcıları bunun dışında tutuyoruz!”
Evet, bu iş kadın hakim ve savcılarla kalmayacak.
Şimdi örtünme sırası önce kadın polislere, sonrasında ise kadın subay ve astsubaylara gelecek.
Görünce sakın şaşırmayın.