Seyit Onbaşı attı vuramadı diyelim...
Düşman Çanakkale’yi geçti farzet...

*

Büyük fabrikaları, AVM’leri, sigorta şirketlerini, bazı bankaları, cam sanayini Fransızlar aldı... İçki fabrikalarını, sigara fabrikalarını, ayakkabı ve kumaş fabrikalarını, ilaç fabrikalarını Amerikalılar ele geçirdi... Yunanlılar; kimi bankalara ve büyük otellere el koydular... Haberleşme sistemi, petrol taşımacılığı, doğal gaz, petro kimya tesisleri, şeker pancarı üretimi, kimi bankalar Rusların eline geçti... İngilizler; telefon şebekelerine, demir fabrikalarına, kalan bankalara kondu...
Henüz devletlerini kurmamış İsrailliler bile geldiler “Hiç olmazsa Kuşadası Limanı’nı verin” dediler, verdiler...
Yağmayı Hong Kong esnafı duydu...
“İzmir limanı da bunların olsun” dediler...

*

Mahkemeler Pensilvanya‘ya bağlandı...
Eğitim Suudi‘ye...

*

Iskalayan Seyit Onbaşı’yı bulamadılar, Genelkurmay Başkanı ile komutanların alayını topladılar hapishanelere doldurdular...
Kozmik Oda’ya girildi, ordunun sırları belgeleri ABD ve İngiltere’ye gönderdiler...
Ordu silindi...
Kimi subaylar bunu gururlarına yediremeyip kendi kafalarına kurşun sıktılar...

*

Köylülerin derelerine, yeşil alanlara, ormanlara, parklara bile el koydular...
Madenleri Japonlar ile Çinliler paylaştı...

*

Aydınları topladılar evlerinden sabahları...
Gazetelere girdiler, hapishaneler gazeteci doldu...
Ağzını açanı tutukladılar...
Direnen çocuklar öldürüldü...

*

“Seyit Onbaşı vurdu da ne oldu?” diyeceksiniz...

*

O zaman...
Yüreğinde bir Çanakkale olsun...
Zorba geçmeye kalktığında izin verme...
“Dur” de...
Çanakkale bir savaş, birkaç günlük tarih, bir toprak parçası değil... Bir duruş, bir anlayış, bir felsefe, bir ilke, bir kimliktir...
Vatanın için diren, senden almaya gelen her kimse...
Haykır...
Uyan artık bre...
De ki:
“Her yerdir Çanakkale...”