Kadifekale Hava Şehitliği’ndeki “Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü” töreninde İzmir Valisi Mustafa Toprak konuşma yaptı. Konuşmanın bitiminde bir hanım vatandaş, valinin yanına geldi.
Şöyle dedi:
“Neden konuşmanızda bir kez olsun Anafartalar kahramanı Atatürk’ün adını geçirmediniz?”
Vali, mırın-kırın etti.
Hanım vatandaş; “Niçin Mustafa Kemal’in adını bir kez olsun anmadınız” diye üsteledi.
Vali Bey sinirlendi.
Ayrılıp dışarı gitti.
Halkın sağlam sezgisi var.
Hileci hainliği hissediyor.
Aslında benim değil tarihçilerin yazıp konuşması gerekir: Çanakkale toprakları tarih boyunca hep “bölücülüğe ve hileci hainliğe” karşı pencerelerini kapattı ve Çanakkale Boğazı, “birliğin-beraberliğin“ ışıklı kapısı olma rolünü tarihin her safhasında oynadı. Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran ve bu imparatorluğun altında bütün milletleri birleştirip buluşturan Osmanoğulları değil Çanakkale Boğazı oldu.

* * *

Bizans İmparatoru Kantakuzen (Yuannis Kantakuzinos), bölücülük yapıp tahtı ele geçirmek için başkaldıran damadı Yani’ye karşı öteki damadı Osmanlı Beyi Orhan’dan yardım istedi. Müslüman damat Orhan, kırk kişilik sallara bindirdiği yiğitleriyle Çanakkale boğazını geçti, Hristiyan damadın on binlik ordusunu ezdi. Çanakkale Boğazı, birleştiriciliğin ilk astarı oldu. Bu astarın üstüne Fatih Sultan Mehmet, Yeniçağ’ın elbisesini giydirirken yine Çanakkale Boğazı’nın birleştiriciliğine başvurdu. Fatih, İstanbul’u kuşattığında Çanakkale Boğazı’nın kalelerine yerleştirdiği toplarla, Bizans’a yardım gelmesini önledi ve Ortaçağ’ı eskimiş pejmürde perde gibi buruşturup tarihin koynuna attı.

* * *

Orhan Bey de bizim.
Fatih Sultan da bizim.
Mustafa Kemal de bizim.
Orhan Bey de hepimizin.
Fatih de hepimizin.
Atatürk de hepimizin.
Mustafa Kemal, Ortadoğu’nun Hz. Muhammed’i peygamber bilmiş Müslüman halkı arasına Lawrence’nin “böl ve yönet” hainliğini sokmaya gelen İngiliz ve Fransız emperyalist ordusunu Çanakkale’de durduran şahlanışın kaderini değiştiren komutandı.
Hileci hainlik, ayrım yapıyor.
Atatürk’ü Çanakkale’den siliyor.
Silemez, gücü yetmez.
Halkın sağlam sezgisi var.

* * *

Çanakkale’de kumandan Albay Mustafa Kemal ve kumandan Yüzbaşı Hasan Mevsufla da “böl ve yönet” yolu açmaya gelen emperyalistlere karşı “bölünmez birlik” için savaştı. Çanakkale’de 100 yıl önce; yerin ölüm bulutu olup göğe kalktığı, göğün kıyım alevi olup yere döküldüğü o günlerde Dardanos Tabyası’nın kumandanı Yüzbaşı Hasan Mevsufla, şehit oldu. Düşman çok sevindi. Görünürde kumandan Mevsufla’ya bağlı Mehmetçikler de toplarıyla beraber yerin altına gömülmüşlerdi. Fakat o Mehmetçikler bütün gece toprağı kazıyıp sabah gün ağarırken yeryüzüne çıktılar. Şehit Kumandan Hasan Mevsufla’nın gecenin başında ölen tabyası, sabahın başında dipdiriydi ve iki düşman gemisini toplarıyla batırmak şerefi de onların oldu.
Şehit Mevsufla da bizim.
Gazi Kemal de bizim.

* * *

Hileci hainlik ayrım yapıyor.
Mustafa Kemal’i Çanakkale’de hiç görmüyor ve “İngiltere’nin yüksek hakimiyetini kabul ettiği için ona Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma izni verdikleri” yalanını yaymaya uğraşıyor.
--------------------------------------
ÖZÜR: Dün bu köşede yazdığım “Aslan Paylı A.Ş” başlıklı yazıda görüşlerine başvurduğum şirketler hukuku öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Çevik’in soyadını dalgınlıkla “Çelik” diye yazdım. “Kemal Çelik” değil “Kemal Çevik” olacak. Özür dilerim.