Türkiye’de önemli bir makama gelebilmek için aşağıdaki 10 hastalıktan sendromlu olunması gerekiyor.
Yalan söyleme hastalığı = Mitomani,
Hırsızlık hastalığı = Kleptomani,
Kendisini büyük görme hastalığı = Megalomani
Diktatörlük hastalığı = Totalitarizm,
Kendine hayran olma hastalığı = Narsizm,
İnsanları ezme hastalığı = Sadizm,
Çok konuşma hastalığı = Garrulitas,
Kendisini Mesih hissetme hastalığı = Paranoya
Öldürülme korkusu hastalığı = Panik atak,
Doymak bilmeyen bir ejder “aksırıncaya, tıksırıncaya kadar” yeme hastalığı = Bulimiya

Nervoza

Başka bir ülkede olsa bunlardan birinden bile muzdarip olanlar toplum içine çıkamazlar.
Ama Türkiye’de bu hastalıkların tümünden malul olanların önünü kimse kesemiyor.
İblisin bile aklına gelmeyen entrikalar, hile, desiselerle şeytana pabucunu ters giydiriyorlar.
Güneydoğu’da fiili bir PKK devleti hüküm sürüyor.
Ege sahil illerimizin sınırları içindeki “16 Türk adacığı” sessiz, sedasız Yunana peşkeş çekiliyor.
Arınç’a suikast uydurmasıyla devletin kalbi kozmik oda arattırılarak ülkenin en gizli güvenlik sırları Türk düşmanlarına servis ettiriliyor.
Melun çıkarları uğruna kimi asker, sivil, bilgin, aydın, satılmış medya amigo yapılıyor, tüm hainliklere ortak ediliyorlar.
Tüm bu melanetlerin “vatan hainliği” olduğunu çok iyi biliyor. Günün birinde partilerinin kapatılacağı korku ve vehmine kapılıyorlar.
Genlerine işlemiş bir hinlikle, CHP kapatılacak uydurmasıyla “CHP’yi paravan yapıp”, aslında kendilerini korumak için anayasaya “vatan hainliği de olsa” parti kapatılamaz hükmü koydurmak istiyorlar.

NEVRUZ ŞENLİKLERİNDE CUMHURBAŞKANI MESAJI: “İMRALI’YLA KONUŞTUĞUMUZU SÖYLEYENLER ALÇAK ŞEREFSİZDİR”

Hakan Fidan olayı da bu hinlikleri içeren başka bir şeytani senaryodur.
İstanbul Başsavcılığı MİT Müsteşarı’nın PKK liderleriyle Oslo’da yaptığı toplantılarda “üniter devlet ve ülke bütünlüğüne yönelik” verdiği tüyler ürperten tavizler nedeniyle hakkında soruşturma açtırıyor. Erdoğan bu soruşturmanın kendine de dokunacağını bildiği için bir gecede yasa çıkartarak Fidan’ı koruma altına aldırıyor.
Ancak, Fidan İmralı ve Oslo’da “Erdoğan’ın talimatıyla” yaptığı yetki ve haddini aşan görüşmeler nedeniyle endişe ve paniğe kapılıyor.
AKP’nin 7 Haziran’da iktidardan düşmesi halinde başına gelecekleri çok iyi bildiği için Davutoğlu’na milletvekilliği dokunulmazlığından yararlanmak için vekil olmak istediğini bildiriyor.
Erdoğan sır küpüm dediği Fidan’ın ayrılmasıyla “İmralı canisiyle yapılan görüşmelerle” ilgili zabıt ve belgelerin mahremiyeti ve ele geçmesinden kuşkulanıyor. Ayrıca, Fidan’ın yokluğunda kendisiyle ilgili istihbaratlar, Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği MİT’in CHP aleyhine organize ettiği entrikalardan, mahrum olacağını düşünüyor.
Bir iktidar değişikliğinde Fidan’ın  yüce divana gönderebileceğini bile bile onu eski
görevine getirtiyor. “Cemaat savcılarında olduğu gibi”  kullanıp, sonra yakmak bir Erdoğan klasiği oluyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de tüm anti demokratik yasaları onaylatmış, istediği her şeyi yaptırtmış, Gül, fikrini söyleyince “Cumhurbaşkanlığı bir icra makamı değil” diye adeta onu fırçalamış, sonunda Gül’ü kurucusu olduğu partiye bile sokmamış, Başbakanlığını engellemişti.

CUMHURBAŞKANLIĞI GÖREVİNİ TARAFSIZLIKLA YAPACAĞIMA NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE ANDİÇERİM
R.T.E (28.08.2014 TBMM’deki yemini)

Önümüzdeki seçimde muhalefete düşmeleri halinde ağırlaştırılmış bir müebbetten kurtulamayacaklarını çok iyi bildikleri için seçimde kaybetmemek uğruna her türlü hile ve sahtekarlığı eksik etmeyecekler.
Başta TRT, tüm devleti seferber edecek, bu kez 41 değil, 81 ilde aynı anda elektrikler kesilecek, gerekirse oylar çöplüğe atılacak, Güneydoğu’da PKK silahları gölgesinde oy verilecek, tüm bunlar yaşanırken “paraların sıfırlatılması”, “ayakkabı kutularındaki rüşvet paraları” için takipsizlik verilmesi gibi kararların ardı, arkası kesilmeyecek.
YSK “asayiş berkemal” diye kararlar verecek, halka da git derdini Marko Paşa’ya anlat denecektir.
Seçim sonunda da yüce divana gitmemek uğruna AKP, HDP koalisyonuyla Tayyip’e başkanlık, 40 bin kişinin katili Apo’ya özgürlük, Güneydoğu’ya özerklik şeklinde bir sinsi plan düşlüyorlar.
ABD odaklı bu şer plana göre “ikinci aşamada” Irak, Libya, Suriye gibi Türkiye’yi de parçalayacak, “olan diğer komşu ülkelerdeki gibi” Güneydoğulu Kürt kökenli vatandaşlara olacaktır.
Sonuç: Dileriz AKP bu denli bir harakiriyi göze alamaz, Türkiye’ye böyle bir kara senaryo yaşatmaz. Onursuz çıkarlarının tutsağı olmuş bazı komutanlar, bürokratlar, yargıçlar geleceği görür, bu rezilliklere ortak olup, kendilerini ateşe atmazlar.
Artık sadaka paket ve paralarıyla halk kandırılamaz. Er geç Türk Milleti ülkesine sahip çıkar, oyunun çalınması, “vatanın bölünmesine” asla izin vermez.