Osmanlılar dahil dünya tarihinde evini arayıp, “zaptiyeler gelecek diye evdeki paraları sıfırlatan” sadrazamları tarih yazmıyor.
Evlerindeki insan boyu 7 adet çelik kasalara sığmayan, ayakkabı kutuları, hamam keselerine kadar doldurulan milyonlarca dolar rüşvet paralarıyla suçüstü yakalanan bakan ve çocuklarının (filmlik, romanlık) rezaletleri konu olsa bile insan havsalası almıyor.
Önce montaj, tutmayınca paralel dediler. Bir Allahın kulu çıkıp da “kardeşim paralel maralel. Bu olay gerçek mi yoksa iftira mıdır? Sen önce onu söyle. Varsa diğer suçları onları ayrıca adil bir şekilde yargılatıp, cezalarını verin” diyemiyor.
Alman mahkemesinin (din adına yapılan) asrın en büyük soygunu diye mahkum ettiği “Deniz Feneri soyguncuları” Türk mahkemelerinde beraat ettiriliyor. Mümin Müslümanların gıkı çıkmıyor.
İktidar dönemlerinde yapılan rüşvet ve hırsızlıklarla dünya rekorları kırılıyor. Bunlar dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşansa yer yerinden oynar, gök kubbe başlarına indirilirdi. Müslüman Türk halkının ise umurunda olmuyor.
Hırsızlığın “bir günah işleme özgürlüğü olduğunu” söyleyecek kadar melunlaşan din simsarları rüşvet ve yetim hakkı yemeyi şerileştirip meşrulaştırınca “utanıp, sıkılmadan” hâlâ halkın karşısına çıkabiliyorlar.
Türk müteahhitlerine 40 milyar dolarlık ihaleler veren Kaddafi’nin emperyalist güçlerin oyununa gelerek, linç edilmesine neden olunuyor. Kaddafi son nefesinde “hiçbir şey değil ama Erdoğan’ın yaptığı beni kahrediyor” diyerek gözlerini kapıyor.
Kaddafi’yi linç eden aşiret reislerine 300 milyon dolar gönderiyor. Ardından şeriatçı aşiret yönetimi Türk işadamlarının işlerine, makine parkına el koyarak Libya’dan kovuyor. Zararımız 18 milyar dolar.
Kadınların manavdan muz almalarını yasaklayan, 6 yaşındaki kız çocuğunun evlenmesine cevaz veren kökten şeriatçı Mursi uğruna Mısır’la kanlı bıçaklı oluyor. Mısır ve dolaylı olarak bölgeye olan ihracat ve ticaret imkanlarımız yok ediliyor. Zarar 8 milyar dolar.
Hayali bir bölge liderliği uğruna Irak’la Suriye’de Şii yönetimleri devirip, Sünnilerin iktidar olabilmesi için başta IŞİD, dünyanın en azılı terör örgütleri silahlandırılıp, bölgenin başına bela ettiriliyor. Yüz binlerce Müslüman birbirine kırdırılıyor. Bu ülkelerle olan ihracat ve turizmden zararımız 20 milyar doları geçiyor.
Türkiye’de 17 milyon insan açlık sınırındayken Esad’ı devirmek için iki milyon Suriyeliyi Türkiye’ye davet ediyor.
Bu akıl tutulması densizlikle hem onları rezil ediyor, hem de Türkiye’ye 5,5 milyar dolara mal oluyor.
Kimse “Türkiye’ye yapılan tüm bu hainlik ve kötülükler hangi aklın, mantığın, basiretin gereğidir” diye sorgu, sual etmiyor. Aksine biri başbakan, diğeri cumhurbaşkanlığıyla taltif ediliyor.

İMAMLARA BİLE OY HIRSIZLIĞI YAPTIRDILAR

Her şeyleri dinimizin en büyük günah saydığı “yalan-dolan, rüşvet ve hırsızlık” üzerine kurgulanıyor.
Güneydoğu’da fiili bir PKK paralel devleti kurduruluyor. Yunan, göz göre göre, Ege Türk sahillerindeki 16 adamızı işgal ediyor.
Dün söylediğinin bugün tam tersini söylüyor.
Önceleri başkanlık felakettir, şimdi selamettir diye fetva buyuruyor.
Anamızı ağlattın diyen çiftçiye “al ananı çek git” diyor.
Taziye için gittiği Soma’da acılı vatandaşı “sokakta tokatlıyor.”
“Bakara-makara” diye din ayetleriyle alay ediyorlar.
Anayasa yemini, kanun-nizam tanımıyor. Atatürk devrimleri, demokrasi ve hukuk devleti katlediliyor.
Atatürk anıtlarına çelenk koymayı yasaklıyor.
Türk halkı yine de “Türkiye seninle gurur duyuyor”, “sen Tanrı’nın tüm özelliklerini üstünde taşıyorsun” diye kutsuyor.
Dünya pedagog, sosyolog ve psikologları bu durumu hayret, şaşkınlık ve taaccüple izliyor.
2500 yıllık tarihinde gelmiş geçmiş hiçbir Türk devletinde bugün yaşanan rezaletlerin zerresine bile tanık olunmuyor.
Başta HSYK, Deniz Feneri’ni aklayan yargıçlar, devlet soyguncularına takipsizlik veren savcılar, devletin değil AKP’nin valisi, polisi olan gafiller, hangi beklenti ve amaç uğruna, neden “kraldan fazla kralcı oluyor”, kişilik ve kariyerlerini bu denli yerle bir ediyorlar.
On paralık çıkarlar uğruna bunlara hâlâ amigoluk yapan medya, bilgin, aydın, yazar-çizer, liboşlar ve seçimden seçime aldıkları mamalarla AKP oylarını yüzde 45’lerde gösteren anket şirketleri, kim varsa bu yaptıklarının yanlarına kâr kalmayacağını tarih söylüyor.
Biz geç de olsa Türk halkının Atatürk ruhunun sesine kulak vererek, 7 Haziran’da ikinci kez “bir millet uyanıyor” diye şahlanacağına inanıyoruz.
Başta YSK, Diyanet, TRT, RTÜK, AA gibi kurumların akılsızca tarihe kara bir leke olarak geçecek gaflet ve dalalet içinde olmamaları, kendilerini de, kurumlarını da harakiriden uzak tutmalarını diliyoruz.