Millet her sabah “hazreti TV’lerde karşılarında görünce” ulusal bir stresle güne başlanıyor. Atatürk Türkiye’sini tanınmaz hale getirdi, yaşamı cehennem azabına çevirdiler.
Her şeyi kendi çıkarları üzerine şekillendiriyor. Dün söylediklerini bu gün yine kendisi yalanlıyor. Nazi Göbels’i örnek alıyor. Tüm söylemleri yalan ve bühtan üzerine kurgulanıyor.
Devlet başkanları halkına “huzur, güven, kardeşlik” aşılar. Bizimki “nefret, düşmanlık, zehir, zemberek” aşılıyor.
“Elhamdülillah şeriatçıyım” diyor:
Devlet zirvesi türbana büründürülüp, “devlet imamlaştırılıyor.”
Monşer diplomasisiyle alay ediyor, “imam diplomasisiyle” dünyadan dışlanıyor.
Danıştay’a “dini davalarda siz değil, din uleması karar verir” diyor, “yargı kadılaştırılıyor.”
Kindar-dindar gençlik diyor, milli eğitim mollalaştırılıyor.
Kendisinin de bir imam olduğunu unutup, Alman Cumhurbaşkanına “sen bir papazsın. Git din işleriyle uğraş” diyecek kadar kendinden geçiyor.
Eski ve yeni Merkez Bankası Başkanlarına “siz bu işi bilmiyorsunuz, bir şeyler yapılıyorsa o da benim müdahalemle oluyor” diyerek, “ekonomiyi de imamlaştırması” devlete şimdiden 89 milyar dolara mal oluyor.
Millet “yahu yetti artık, anamızı ağlattın” da diyemiyor. Diyene “al ananı defol git” diyor.
Esnaf, “mahallenin imamı, hakimi, polisidir” diyor. Bir vatandaş dükkanın camına kar topu attığı için esnaf “imamlık ve polislik yapıp” vatandaşı bıçakla öldürüyor.
Din yüce bir kavramdır. İmamlık kutsal bir görevdir. Ancak, din ve imamlık siyasileştirilerek dine ve devlete büyük kötülük yapılıyor. Devlet imamlarla donatılınca camilerde imamlık yapacak imam kalmıyor.
Kıbrıs Harekatı’nda savaş uçaklarımızın yakıtını veren, işadamlarımıza on milyarlarca dolar ihale sağlayan Kaddafi aşiret reisi “imamlar tarafından” linç ettiriliyor.
Türkiye imamı, “bir kadın öldükten ilk 8 saat içinde eşiyle cinsel ilişkiye”, “6 yaşındaki çocuğun evlenmesine cevaz veren”, “kadınların manavdan muz almalarını yasaklayan” devrik başkan”müftü Mursi’ye” biat ediyor.
Ortadoğu liderliği hayaliyle Şii Esad’ı devirmek amaçlı Sünni kanlı terör örgütü IŞİD silahlandırılıp, “imam” halife Bağdadi, Ortadoğu ve Türkiye’nin başına bela ediliyor.
Sokakta vatandaş döven, yalan, dolanla, ayrıştırıcı, düşmanlık, nefret saçan bir devlet adamını Tanrı yalnız bize nasip ediyor.
Dış politika rezaletinin kırılma noktası Davos’ta başlıyor. Şimon Peres’in konuşmasına cevap veremeyince “tıpkı Fuat Avni’ye hitap ettiği gibi “gel erkeksen dışarı çık” dercesine diplomasi adap ve üslubuna yakışmayan bir Kasımpaşalılıkla hakaretler ediyor. Bu skandal Türkiye’de reklama dönüştürülerek “Davos fatihi” diye (aynı kültürden gelen) Arap fellahlar da kandırılıyor. Ancak, olanları gördükten sonra Araplar bizden önce uyanıyor.
Yapılanlara kutsal bir sıyanet sağlamak için “Tanrı’nın tüm özelliklerini üstünde taşıyor” diye fetvalar verdiriliyor. Kimse çıkıp ta “ey kefereler, ülkeyi soymak, vatan satmak nasıl oluyor da tanrısal bir özellik oluyor” demiyor.

“ERDOĞAN TÜRKİYE’Yİ”, “TERÖRİSTBAŞI İSE HEM TÜRKİYE’Yİ HEM ERDOĞAN’I PARMAĞINDA OYNATIYOR”

Şimdi de Neo Osmanlı sevdasıyla Sevr’i hortlatıyor. PKK’ya fiili devlet kurdurtuluyor. Osmanlı hasta adam dönemi gibi T.C. musalla taşına yatırılıyor.
Aynı Vahdettin gibi “kendi tahtları uğruna” dış odaklı bir şer plan doğrultusunda Güneydoğu satılıyor. Muhalefete ve TBMM’ye danışmadan teröristbaşı 40 bin kişinin katili Öcalan’ın buyruklarını nasıl, neyin karşılığı yerine getirdiğini yalnız Apo biliyor.
Kürt sorunu, “analar ağlamasın” yutturmacasıyla, BOP vatanı satma projesidir. “Kürt kökenli halkın refahı için değil, ABD çıkarları için yaratılmış bir olgudur.” Bunlar bölge halkına anlatılmıyor. Bu durum bölge halkından gizleniyor.
Bir başkanlık uğruna, “PKK’ya özerklik, İmralı’ya özgürlük” diye oy karşılığı vatan “haraç-mezat” yapılıyor.
“Vatan, bir milletin en değerli varlığı, namusu ve onurudur.” Bunlar için vatan “kupon” arazileridir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir ülke halkı, hiçbir anayasal güç ve örgüt vatan bölünmesine izin veremez.
Tüm bu melanetlere karşın menfur çıkarları her şeyin üstünde tutan hainler ülkeye egemen olunca bu güzelim ülke Türklere çok görülüyor, harici ve dahili bedhahlar ülkeyi talan ediyorlar.
Güneydoğu’dan sonra şimdi de “Ege’de sınırlarımız içindeki 16 Türk adacıklarını Yunanlılara altın tepsiyle peşkeş çekmek” vatan hainliğinin daniskasıdır.
Sonuç; “devleti soymak, Güneydoğu ve 16 adayı peşkeş çekmek” eski idam, şimdiki ağırlaştırılmış müebbetlik suçlardır. Bunların zaman aşımı da yoktur.
Ülke “imamın kayığında” makus talihine sürükleniyor. Artık millete çuvaldız batırılıp uyandırılarak, 7 Haziran’da uçurumun kenarından dönülmesi Türkiye’nin son şansıdır.