Rejimleri, yönetim biçimleri ne olursa olsun dünyanın hiçbir ülkesinde kamuoyuna rağmen, hiçbir lider ayakta kalamaz.
Bizde; kamuoyunu oluşturan örgüt ve organlar, üniversiteler, medya, dalkavukluk ve çıkar zilletiyle “liderin kuklası ve onun ameline hizmet yarışında olunca” yıllardır din simsarlarını Atatürk Türkiye’sine musallat ettiler.
Anayasayı, demokrasiyi, hukuk devletini katletti. Türkiye’de yaprak kımıldamadı.
Menderes Meclis’te Tahkikat Komisyonu kurdurduğu için anayasayı tağyir-tebdil (bozma, yok sayma), suçlarından idam edildi. Oysa bunlar her gün fütursuzca anayasayı delik deşik ediyorlar.
Tüm bu rezilliklerin yüzde biri başka bir ülkede yaşansa halk “kömürleriniz, erzak paketlerinizi alıp, başınıza çalın” der, gök kubbeyi başlarına indirirdi.
Ancak 17 Aralık 2013’te arenadaki boğa gibi toreadorlar tarafından şişlenip, zıpkınlanınca ayakta duracak mecalleri kalmıyor.
Bu durumda tüm bu pisliklerde görev almış bürokrat kim varsa ileride yargılanmaktan kurtulmak için kurtuluşu AKP’de vekil dokunulmazlığında buluyorlar.
“Nazi SS özentili vali ve polis müdürleri”,
“AKP’nin organı ve militanı olmuş TRT ve Anadolu Ajansı Genel Müdürleri”,
“Sahte raporlar düzenleyen
TÜBİTAK başkanları”,
“Bağımsızlığını yitirmiş yargıçlar” AKP’de vekil olmak için sıraya giriyorlar.
“Oslo ve İmralı’daki dudak uçuklatan görüşmeler”,
“2 bin ağır silah dolu TIR’ların yapımcısı”,
“Uludere faciası ve Süleyman Şah Türbesi’nden Türkiye’ye füze fırlatma mucidi” Hakan Fidan, “AKP’nin muhalefete düşmesi halinde başına gelecekleri çok iyi bildiği için” o da milletvekili dokunulmazlığına sığınmak amacıyla vekil olmak istiyor.
Erdoğan buna karşı çıkınca Fidan (Erdoğan Bayraktar gibi) “Efendim ben her şeyi sizin emrinizle yaptım. Her türlü rezilliklere bulaştık, vekil dokunulmazlığına ihtiyacım var” deyince Erdoğan, “sır küpünü önce vekil sonra milli savunma bakanlığına getirtip”, kendisini güvenceye alacak bir “formülü” benimsemek zorunda kalıyor.
Vaktiyle Menderes de aynı düşünceyle albay emeklisi Seyfi Kurtbek’i milli savunma bakanı yapmış, o zaman bir albay mı bizi yönetecek diye generallerin tepkisini çekmişti.
Bu kez 4 yıldızlı generallerin “bakanları bir astsubayın önünde paşa paşa resmi tazim eylemeleri” ya da yeni güvenlik paketiyle İçişlerine bağlanan bir jandarma generalinin “vatandaşa gavat diyen, öğrencilere Osmanlıca süt içiren vodvil valiler önünde”, gerdan kırıp topuk selamı vermesi Genelkurmayı rahatsız etmeyeceği görülüyor.
Tarih boyu toplumlar 3 temel ilke etrafında bütünleşiyor.
- Vatanın bölünmezliği,
- Vatanın güvencesi güçlü bir ordu,
Bağımsız, tarafsız, özgür yargı.
Bunlar ise;
Analar ağlamasın dedi, Güneydoğu’yu sattılar.
PKK oyununa gelip, orduyu çökerttiler.
Hukuk devleti deyip, hukuku guguk’a dönüştürdüler.
“Hırsızlıklara damardan gireceğiz” deyip, “aort damarıyla götürdüler.”
Tüm bu melanetleri bilgin, aydın, yazar-çizer kimlikli çıkar illetinden malul yaratıkların amigoluğunda yaptılar.
-17-25 Aralık’ta “suçüstü” yakalanınca zıpkın yemişe döndüler. Artık iflah olmaları “fıtrata” aykırıdır.
Konuştukça batıyor, battıkça konuşuyor. Faizle ilgili son konuşması 89 milyara mal oluyor.

HSYK VE YSK BAŞKAN VE ÜYELERİ DE AKP’DEN ADAY OLMALI

Bu durumda bunlara yalakalık etmiş toplum virüsleri artık “yanlış ata oynamayalım” diyor, “Brütüs provaları” yapıyorlar.
Şimdi Erdoğan üslubuyla seslenmek gerekiyor;
Ey! onurlarını iki paralık ederek Erdoğan’ın elini öpme yarışındaki rektörler, dekanlar, hukuk Prof.ları,
Ey! “ağa keyfiyle iğdişleşmiş” sendikalar,
Ey! “tasmalanmış” liboş yazar-çizerler,
Ey! “kahvaltı sanatçısı”yaratıklar,
Ey! “akil-sakiller”
AKP’li vekilin deyimiyle “koyun sürüsü” olmak, hâlâ TV’lere çıkıp, bunlara dalkavukluk yapmak onurunuza dokunmuyor mu?
Vatan sevgisinden daha değerli neler veriyorlar ki “vatan-millet duygularınız bu denli dumura uğratılıyor?”
Ey! “ayakkabı kutusu faresine”,”kara para kuryesi Zarrab’a” takipsizlik kararı veren hakimi”ağır ceza reisi yapan”,
“Erdoğan aleyhine karar veren yargıçları sürgün edip, Deniz Feneri’ni örtbas eden savcıları taltif eden”,
Haşim Kılıç’ın deyimiyle yaptığı seçimlerle yargıyı ideolojik ve siyasi bir “aşureye” çeviren HSYK;
Yargı, yargıyı katleder mi?
Ey! “41 ilde aynı anda elektrik kesilmesini”,
“Ankara Büyükşehir Belediyesinin yüzlerce belge ve şaibe dolu seçimini hilesiz sayan”,
“Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Davutoğlu’nu seçtirinceye kadar parti genel başkanlığından ayrılmaması, AKP genel başkanı gibi seçim konuşmaları yapmasını anayasaya uygundur” diye fetva veren YSK;
Yargı adaleti katleder mi? Sizler varken seçimlerin bir kıymeti harbiyesi kalır mı?
HSYK ve YSK başkan ve üyeleri de seçimden önce AKP adayı olmaları hem kendileri, hem ülkenin hayrına olur.