- Şeriatçılığı şiar (ilke) edindiklerini söyledi, din-iman pompalayarak geldiler. Dinin men ettiği ne varsa yaptılar.
- Laiklik kafirliktir diye Atatürk’ün laik, çağdaş tüm devrim ve kazanımlarını bir bir yok etti, Türkiye’yi ilkel, yobaz bir Ortadoğu ülkesi haline getirdiler.
- Atatürk, “kültür ve sanattan yoksun bir milletin hayat damarları kopmuş demektir” diyor,
Bunlar, başta Fazıl Say gibi uluslararası değerde müzik dehalarının kökünü kazıdı, Kibariye ve Yavuz Bingöl’leri yeğlediler.
Resim ve heykel sanatı putperestliktir, “içine ederim böyle sanatın” diye heykelleri ucube diye yerle bir etti. Onların yerine kendi zevk ve görgülerini simgeleyen
dinozor maketleri koydular.
- Oy uğruna sadaka kömür ve erzak paketleriyle köylüyü işinden, gücünden etti, ülkeyi tarımda “saman ithal eder” hale getirdiler.
- Atatürk, “hayatta en hakiki mürşit (yol gösteren) ilimdir” diyor.
Bunlar 700 yıllık bir imparatorluğu yok eden yobaz, din simsarlarını mürşit yaptı; 4+4+4 molla eğitim ve kindar-dindar bir gençlikle ülkeyi ortaçağ karanlığına
gömdüler.
Laik devlet “molla-imam” devleti haline getirilince AB’den dışlandık.
- İç ve dış şer odaklı hayasız bir kumpasla kendi “milli ordusunu” çökerten dünyada tek iktidar oldular.
- 2002’de sıfırlanan PKK terörünü, “başkanlığa karşılık özerklik” pazarlığıyla askere “PKK’ya dokunmayın” talimatı verdiler.
Bu şekilde terör örgütünün Türkiye’yi silah deposu ve mayın tarlası haline getirmesine izin verdiler.
Şimdi yaptıkları rezaletin acı sonuçları ortaya çıkınca “kendi verdikleri emirleri uygulayan” valileri suçluyorlar.
- 7 Haziran’da Güneydoğu’daki AKP oyları başka bir partiye kayınca koalisyona engel olundu, bölge halkı cezalandırılarak Güneydoğu kan gölü haline getirildi. Dolar 3
lirayı aştı, ekonomi ve sosyal hayat felce uğratıldı.
- Hukuk devleti çökünce güven kalmaz, yabancı sermaye gelmez diyen “TÜSİAD başkanına vatan haini”, faizleri indirmeyen Merkez Bankası başkanına da paralel
dediler.
- 2.5 milyon Suriyeliyi hali pür melalimize bakmadan Türkiye’ye davet etti, hem onları rezil etti hem de Türkiye’nin sosyal, kültürel, ekonomik, yapısını felce uğrattılar.
- Şimdi bunlar Esad’ı değil, Esad bunları yok etme sürecine girince Esad’la görüşme talep ediyorlar.

SEN BU İŞİN SONUNU DÜŞÜNMEDİN Mİ?

17-25 Aralık’ta eşi görülmemiş devlet soyguncularını suçüstü yakalayanlara haşhaşi, hırsızlığa “günah işleme özgürlüğü” dedi, rüşveti şerileştirdiler.
Hesap vermemek için tüm anayasal organ ve kurumları rüşvetçilerin “bodyguardı” yaptılar.
Eğitim kurumları, KPSS imtihanlarında yolsuzluk,
Devlet ihaleleri, sit alanları, kupon araziler, imar ve enerji vurgunlarıyla yüz milyarlarca dolarlık ucu açık yolsuzluklar,
İşsizlik ve işçi kazalarında dünya rekorları,
Rüşvet ve hırsızlıklarda dünya rekorları,
Kendilerini eleştiren gazetecilere hapis istemiyle açtıkları davalarda dünya rekoru,
İstanbul trafiğinde dünya rekoru,
Tüm bu eşi görülmemiş acemi, art niyetli akıl tutulması politikalardan, doymak, durmak bilmeyen, rüşvet ve yolsuzluklardan günün birinde hesap sorulur diye hicap ve nedamet duymadılar. Aksine hiçbir şey olmamış gibi yine halkın karşısına çıkıp oy isteme yüzsüzlüğünü gösterdiler.
Hiç yoktan kankaları Esad’a seni yok edeceğim, en kısa zamanda Selahattin Eyyubi’nin kabrinde Fatiha okuyacak, cuma namazını Şam Emevi Camii’nde kılacağız dedi. Muhalif Suriye ordusu ve El Nusra gibi terör örgütlerini binlerce TIR, ağır silahlarla donattılar.
Oysa Esad’ın kalması bizim yararımızaydı. Esad güçlü olsaydı Ortadoğu ve Türkiye’ye bela olan ne IŞİD ne de Kuzey Suriye’de El Nusra ya da PYD’nin esamesi okunmayacaktı.
Şimdi Rusya, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak adına muhalif Suriye ordusu ve El Nusra’yı bombardıman yağmuruna tutuyor.
Türkiye Rusya’yla karşı karşıya geliyor.
Artık Şam’da kılacakları cuma namazını “Kaçak Saray” camiinde kılıyorlar.
Adama sorarlar. “Tepemize kar yağıyor üşümedin mi?
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?”