Dünyaya damgasını vurmuş ünlü bütün liderler, devlet adamlarının tümü tek yönleriyle temayüz ederek, tarihe geçiyor.
Atatürk ise olağanüstü askeri zaferlerinin yanı sıra çağları aşan devrimleri, kültür, sanat, ekonomi, tarım akla ne geliyorsa her konuda mucizeler yaratan bir deha olarak tarihe damgasını vuruyor. Onun;
- “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir”,
- “Ufukta güneşi gördüğüm gibi gelecekte tüm mazlum milletlerin bağımsızlıklarına kavuşacaklarına inanıyorum” gibi vecize deyimleri hiçbir lider telaffuz edemiyor.
Tüm hayatı boyunca 3 kıtada savaşlar ve mücadelelerle dolu hayatında 3600 kitap okuyabiliyor. Yeniden yarattığı vatanda “kara tahta önünde” halkına Latin harflerini öğretiyor. 1 ayda geometri kitabını bizzat kendisi Türkçeleştiriyor.
Tanrı’nın özenle yarattığı böyle bir kişi ancak bin yılda bir geliyor. Onu da Tanrı, Türk Milleti’ne lütfediyor.
90 yıl önce Atatürk 17 Aralık 1927’de Türkiye’yi bakınız nasıl fotoğraflıyor.
- Efendiler
Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bunların din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlı’yı bu yüzden batırdıkları için yasakladık. Çok değil yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki: “bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek” bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oylarıyla başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir. Ayrıca unutmayın ki; o gün geldiğinde, her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır.
Atatürk olağanüstü sezgi ve basiretiyle “Erdoğan ve Fethullahları” o günlerde görüp, halkını uyarıyor.
Din ve Atatürk ne diyorsa aksini yapıyorlar.
- Atatürk, “Yurtta barış, dünyada barış” diyor.
Bunlar, dünyanın en azılı terör örgütlerini silahlandırarak “yurtta cihat, dünyada cihat” diye ferman buyuruyor.
- Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyor.
Bunlar, “en hakiki mürşit, “diyanet başkanı” ve laiklik karşıtı imamlardır” diye fetva veriyor.
- Atatürk, “milli birlik ve bütünlük” diyor.
Bunlar milli ruhtan yoksun “kindar-dindar bir nesil” amaçlayarak ülkeyi parçalıyor.

AMACA ULAŞMAK İÇİN HER ŞEY MÜBAHTIR DİYE YAPILMADIK MELANET KALMIYOR

Her 10 Kasım’da Anıtkabir’e gidip, sap gibi ayakta saygı duruşunda bulunmak bizim için en büyük azaptır diyor. Atatürk anıtlarına çelenk koymayı yasaklıyorlar.
Örneğin: ABD’de herhangi bir idrak ve vefa özürlüsü bir yönetim Washington anıtlarına çelenk koymayı yasaklama hayasızlığına düşmeleri halinde yer yerinden oynar, gök kubbe başlarına indirilirdi.
Akıl tutulması bir politikayla dünyanın en azılı terör örgütlerini silahlandırıp, Ortadoğu’nun kan gölü haline gelmesine neden olan, 2 milyon Suriyeliyle Türkiye’nin sosyal, ekonomik hayatını berhava eden, Ergenekon adlı bir şer hokkabazlığıyla kendi milli ordusunu çökertenlerin “hâlâ sıkılmadan halkın önüne çıkıp, oy isteme yüzsüzlüğünü göstermeleri” bir utanç olgusu olarak tarihe geçiyor.
Başka ülkelerde 500 bin dolarlık suiistimal nedeniyle yargılanan Başbakan ve bakanlar halktan özür dileyip, istifa ediyor. Kore ve Japonya’da ise bu hayasızlığı onurlarına yediremeyip, intihar ediyorlar. Bizimkilerin ise alınlarının ar damarı patlamış.
Tarihte eşi görülmemiş milyarlarca dolarlık devlet soygununda ve “teröristlere gönderdikleri silah dolu TIR’larla” suçüstü yakalanan, ancak utanmadan hem suçlu, hem güçlü bir edayla halkın huzuruna çıkıp oy isteme zilletine düşen siyasi liderlere taş devrinden bu yana yalnız bizim ülkemizde tanık olunuyor.

ZİRVEDEKİLER ANAYASA TANIMAYINCA ÜLKEDE DAĞ KANUNU HÜKÜM SÜRÜYOR

Türkiye’de tam bir Dümbüllü tiyatrosu oynanıyor. Yalan-dolan şirazesinden çıkıyor.
İlk uçağı biz yapacağız diyor, ilk uçak 1926 yılında Atatürk döneminde yapılıyor.
İlk harp gemisi, denizaltıyı biz yaptık diyor. Emekli Amiral Atilla Kıyat, o gemilerin 1970’li yıllarda yapıldığı, kendisinin de bu gemilerde komutanlık yaptığını açıklıyor.
Eskişehir ilçelerindeki tiyatrolara bilmem ne kadar seyirci geldiğini söylüyor, oysa söyledikleri yerlerde tiyatro salonları bulunmuyor.
Papa’nın da özel uçağı var diyor, Papa yalanlıyor.
Obama’yla konuşmamızda Fethullah Hoca’yı iade edeceği mesajını verdi diyor, Obama’da anında yalanlıyor.
Artık ne söylerse aksi varit oluyor. Hem ülke hem kendi itibarlarını sıfırlıyorlar.
Kılıçdaroğlu, “17 milyon insan açlık sınırında” diyor.
Erdoğan, “Menderes ve kefenden” söz ediyor.
Kılıçdaroğlu, “6 milyon işsiz var” diyor.
Erdoğan, “İsmet Paşa’ya” saldırıyor.
Kılıçdaroğlu “17 Aralık rüşvet paralarını sıfırlattınız, oylarımızı sıfırlatmayacağız. Elektrikler kesildiğinde görevlilerimiz sandıkların üzerine oturacak” diyor.
Erdoğan “AKP hırsızlık yapmaz” demiyor. Sandıklar plastiktir, kırılır diye dalga geçiyor. Meydanlarda elinde Kur’an, yanında “Bakara-makara” bakan, halktan AKP’ye oy isteme pişkinliği gösteriyor. Tüm dünyaya rezil oluyoruz.