AKP iktidarında içte ve dışta başımıza gelmedik melanet kalmadı. Ulusal bekamız ve güvencemiz orduyu çökertti, demokrasi, hukuk devletini yok etti, yargıyı kapı kulu yaptılar.
Çağdışı zihniyet ve imam diplomasisi sonucu AB’ye alınmadık, dünyadan dışlandık. Güneydoğu PKK, Kuzeydoğu Ermeni tasallutuna, Ege kıyılarımızdaki 16 Türk adacığı ise Yunan işgaline uğruyor.
“İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk” almış başını gidiyor.
Türkiye can, “hazret Başkanlık derdinde.”
17-25 Aralık’ta dünyada eşi görülmemiş bir devlet soygunuyla suçüstü yakalandılar. Yalan, dolanla suçu başkalarına attı, “hırsızlar değil, hırsızları yakalayanlar” suçlu ve darbeci oldular.
- Ey! “kimi valiler, müsteşarlar, genel müdürler, polis şefleri”, sizler bir siyasi partinin değil, devletin kamu görevlilerisiniz.
Yargıçlar millet adına karar verir, savcılar Cumhuriyet adına görev yaparlar. “On paralık çıkarlar uğruna kraldan fazla kralcı kesilerek, iktidar nimetlerine kanıp, yasa dışı iş ve işlemlere tevessül etmeyiniz.”
Sizi kullanmak adına sağlanan avantalar gelip geçer. Ama onurunuz, kariyeriniz ve ülkenizi ateşe atmayın.
Gezi Parkı’nda kullandıkları vali ve polis şefleri emriyle “onlarca gencin vurulup öldürülmesi ya da kör edilmesi”, “14 yaşındaki çocuğun cebinde bilye var diye terörist olarak hedeflenip, öldürülmesini ‘destan’ diye niteleyenler”, yarın bunların hesabı sorulduğunda sizi kullananlar “biz yazılı emir vermedik” diyecek, okka altına sizleri atacaklardır.
- Atatürk’e en hayasızca hakaret eden soysuzlara kılları kıpırdamazken, Tayyip Erdoğan’ı eleştirenlere yüzlerce dava açan, “Zarrab’a ve rüşvet paralarının sıfırlatılmasına” takipsizlik kararı veren, terör örgütlerine silah taşıyan TIR’ları ve 17 Aralık soyguncularını suçüstü yakalayan polis ve jandarmaları tutuklatan savcılar, günün birinde bunların hesabı sorulduğunda (tıpkı Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi) sizleri insafsızca kullananlar “yargı bağımsızdır. Bizim dahlimiz yoktur” diyecek, topun ağzına sizleri süreceklerdir.
Tam 20 yıl müddetle AKP aleyhine bir tek karar vermeyen Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç’ı “artık yeter deyip hukuku savununca”“Persona Non Grata” (istenmeyen adam) ilan ettiler.
3 dönem gerekçesiyle azledilen ve bu güne kadar yapılan hiçbir melanet ve rezalete karşı sesleri, solukları çıkmayan AKP kurucuları ya da önde gelen milletvekilleri “yahu Erdoğan’ın damadı, özel kalemi, avukatı, danışmanı, şarkıcısı, şoförüne yer vermek için mi bizi harcadınız?” diyecek bir tepki ve kişilik göstermiyor. Bu da gördükleri muameleye layık olduklarını kanıtlıyor.
4 bakanı Yüce Divan’a göndermemek için, Meclis soruşturma komisyonunda onurlarını iki paralık ettirerek kullandıkları vekiller, şimdi milletvekilliğine aday bile gösterilmiyor.

TAHT UĞRUNA KİMSEYE HAYAT HAKKI TANIMAMAK OSMANLI’DAN MÜDEVVER BİR MUSİBETTİR

Osmanlı sultanları “taht ve saltanat uğruna” evlatlarınıbile boğazlatıyorlardı. Bunlar da aynı şeyi yapıyor, ikbal ve makam uğruna harcamayacakları insan kalmıyor.
Abdullah Gül’ü kıyasıya kullandı, tüm anti demokratik yasaları onaylattı, sonra bozuk para gibi harcadılar.
Gül bir kez Ankara valisine,”güvenlikle ilgili talimatlar” verdi diye Başbakan Erdoğan,“bunlar Cumhurbaşkanının görevi değil. Bu işlere karışma” diye adeta Gül’ü fırçalamıştı. Danıştay açılışında konuşma yapan TBB Başkanı Feyzioğlu’na “edepsiz” diye haykırmış, yanındaki Cumhurbaşkanı Gül’ü de “maiyet memuru” yerine koyarak birlikte salonu terk etmişlerdi.
Ülke kan ağlıyor. O ise “Huber” Köşkü’nde “sessuzluk” oynayarak kendisine yapılanlara “müstahak” bir kişilik sergiliyor.
Yaş kıdemimiz gereği sesleniyoruz;
Bu ölümlü dünyada “ikbal, saltanat” akla gelen her şeye sahip oldunuz. Artık lütfen serin kanlı düşünün. Ülkenizi ve kendinizi ateşe atmayınız.
Unutulmasın, yarın bir iktidar değişikliğinde en yakın bildiğiniz politikacı, bürokrat, yazar-çizerler kim varsa hepsinin birer “Brutus” kesileceği, tıpkı Bayraktar gibi “ne yaptıksa onun emri ve talimatıyla yaptık” diyeceklerini tarih söylüyor.
“Türkün aklı başına sonra gelir” sürecinde ne yaparsak yapalım halk yutuyor diyor, cehalet, art niyetle birleşince tarihte hiçbir lider ya da iktidarın göze alamadığı suçlar işliyorlar.
Laik Cumhuriyet, Atatürk Türkiye’sini yok etmenin adına “yeni Türkiye” diyecek kadar zıvanadan çıktılar.
Yarın seçimi kaybettikleri gün başlarına gelecekleri çok iyi bildikleri için iktidardan düşmemek adına “her türlü hile, hurda ve melanete” başvuracaklarının emareleri görülüyor.
Sonuç: tüm bu yaşananlara karşın başta yargı ve seçim kurulları, tüm anayasal organlar, sözde bilgin, aydın, yazar-çizerler arasından “Atatürk ve laik Cumhuriyet düşmanlarının sağladığı ganimet oltasına takılma zilletine düşenler” hem kendilerinin, hem ülkenin felaketine neden olacaklardır.