Türkiye’nin en büyük sorunu Tayyip Erdoğan’dır. Bu sorun hallolmadıkça ülkenin iflah olması mümkün değildir.
Bir kişi koskoca bir ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda parmağında oynatıyor.
Tüm anayasal organlar, kurumlar “şahsa münhasır” yolsuzluk dosyalarını örtbas etmeye kurgulanıyor.
Atatürk Türkiye’sinde, devlette bir tek rüşvet ve hırsızlık olayına tanık olunmuyor. Çağdaş devrimleriyle 20. asrın “yıldız ülkesi” olarak tanımlanıyordu.
Bunların yeni Türkiye’si ise: “ülkenin talan edildiği”, devletin “devleti soyduğu”, hak, hukuk kavramlarının yok edildiği 21. asrın “yolsuzluklar ülkesi” diye anılıyor.
Dinimiz, yalan, iftira ve hırsızlıkları cehennemlik bir suç sayıyor. Bunların Müslüman Türkiye’si “yalan-dolan” üzerine kurgulanıyor.
Başta Lenin, Churchill, Roosevelt, Nehru, De Gaulle, Mc Arthur gibi tarihe damgasını vurmuş tüm liderler, düşünürler Atatürk’e hayranlık duyuyor, onu asrın lideri olarak tanımlıyor, onunla dost olma yarışında oluyorlar.
Bunların ise “Afganistan terör örgütü Taliban lideri Hikmet Yar, Tunuslu İslami cihatçı El Gannuşi, 250 bin kişinin katili Sudan başkanı Ömer El Beşir, terör örgütü Hamas lideri Meşal, İslami terörist Müslüman Kardeşler, Türkiye’de tedavi ettirdiği IŞİD liderleri, terör finansörü El Kadı, rüşvet virtüözü Zarrab, dost ve kankaları arasında yer alıyor.
Batıda ise tek dostu yolsuzluklardan mahkum İtalya Başbakanı Berlusconi’ydi.
“Erdoğan’ın imam ve cihatçı diplomasisiyle” artık dünyada Türkiye’ye dost bir tek ülke kalmıyor. Osmanlıyı hasta adam durumuna getirip, Sevr ile ülkeyi müstevli leş kargalarına peşkeş çeken Damat Ferit ve Vahdettin ikilisinin yerini Neo Osmanlı Davutoğlu ve Erdoğan ikilisi alıyor.
Atatürk’ün belirli bir kültür ve bilgi seferberliğiyle oluşturduğu ulusal sağduyunun kimyasını bozdular.
Atatürk ilke ve devrimleri yok ediliyor, “peygamber ocağı ordu” çökertiliyor, yargı kapı kulu yapılıyor, Türkiye’de yaprak kımıldamıyor.
Göz göre göre Güneydoğu’da fiili bir PKK Kürt devleti hüküm sürüyor. % 41 Türk halkı en ufak bir rahatsızlık duymuyor.

KILIÇDAROĞLU’NUN CHP’Sİ

Kılıçdaroğlu başkanlığındaki Atatürk’ün partisi CHP’de Atatürkçülerden çok Atatürk karşıtları çörekleniyor.
Atatürk’ü zerre kadar özümseyememiş kendilerini yeni CHP’ci diye tanımlayan “demokrasi züppesi bir takım yaratıklar içerden ve dışardan” bir virüs gibi CHP’yi kemiriyor.
Erdoğan’ın “Türk kelimesini telaffuz etmediği gibi” CHP’nin bu “kıymeti kendilerinden menkul” Kemalizm karşıtı mahlukat da Atatürk’ü ağızlarına almamaya özen gösteriyorlar.
Tüm bunlara karşın güveneceğimiz tek parti yine Atatürk’ün partisidir.
CHP’nin ölüsü bunların dirisinden çok daha evla olduğu her vesileyle kanıtlanıyor.
Bu nedenle ulusal varlığımız, onurlu, güçlü ve huzurlu bir Türkiye için Atatürk’ün partisine sahip çıkılması gerekiyor. Emanet oyların tekrar CHP’ye dönmesi, CHP’nin “birinci parti” olması için ulusça seferber olunmalıdır.

DEVLET BAHÇELİ’NİN MHP’Sİ

Milli şuur ve Türklük bilinciyle “vatanı yüceltme ülküsü olan milliyetçiliği” “Türk kelimesini, Atatürk milliyetçiliğini ağızlarına almayanlara” kurban etmek Bahçeli’nin üstün akıl ve ilkesi oluyor. Erdoğan, insanları “dininden”, Bahçeli ise “milliyetçilikten” soğutuyor.
Kendisine rakip saygın, bilge kişi kim varsa siyasal hayatlarını söndürüyor. MHP’li kerli ferli ünlü siyasiler, genel başkanlarını sağduyuya davet etme kişiliğini gösteremiyor.
Tarih profesörü kimlikli Halaçoğlu’nun, Baykal’ın meclis başkanlığı konusundaki zırvaları “dinin men ettiği her türlü haltı işleyen bir partiye değil”, “milliyetçiliği şiar edinen Atatürk’ün partisini dinsiz diye tanımlaması”, kariyer ve kişiliğini sıfıra müncer kılan, akıl ve idrak yetersizliği oluyor.
Bu mostralık kişilik “Ermeni olaylarındaki haklılığımızı neden dünyaya inandıramadığımızın kanıtı oluyor.”
MHP’nin kurtuluşu Halaçoğlu’nun azledilmesi değil, Bahçeli ve Halaçoğlu zihniyetinden arınmasıdır.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ’IN HDP’Sİ

Demirtaş, gerek Cumhurbaşkanlığı gerek genel seçimde getirdiği yeni yorum, söylem ve eylemleriyle HDP’nin artık yalnız Kürtlerin değil, Türkiye partisi olduğunu ilan ve ifşa ediyor.
Silah, şiddet ve teröre karşı olduklarını, Türkiye’den ayrılmak gibi sapık bir niyetlerinin asla söz konusu olmadığını açıklıyor.
Demokrasi, eşitlik, hukuk devleti, tek bayrak, tek devletten söz ediyor.
Bu nedenle bu güne kadar %6’yı geçmeyen oylarını %13’e çıkartıyor.
Eğer Demirtaş, bizi kandırmıyor, halkı arkasına alıp, İmralı ve Kandil’e egemen olur, onları da “Türkiye partisi”çizgisine getirebilirse bundan hem HDP, hem Türkiye kârlı çıkar. Aksi halde oylar aslına yani %6’ya rücu eder.