Polisiyle, yargısıyla, TRT’siyle, RTÜK’üyle, Meclis Başkanıyla, Meclis komisyonlarıyla...
Üniversite rektörleriyle, TÜRGEV’i, MÜSİAD’ıyla...
Devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla...
Uçaklarıyla, helikopterleriyle, cipleriyle, Mercedesleriyle...
Tek başına, tek hakim, tek karar verici...
Yasalar, torba yasalar, kişiye özel yasalar...
Alışmışlardı!..
* * *
Bütün bunlardan bir çırpıda vazgeçmek kolay değil...
Çok haklılar!..
Üçüncü köprü ve üçüncü havaalanının nereye yapılacağı...
Muhteşem bir aklın ürünü olarak ‘çılgın proje’yle ikinci bir Boğaz yaratılması ve çevresinde yeni İstanbullar inşa edilmesi...
Yeni rant alanlarının açılması...
Tek başına, tek belirleyici...
Bunları kaybetmek, arkadaşların vücut kimyasını bozdu!..
* * *
Örnek mi, örnek çok!..
Mesela Putin, Tayyip Bey’i arayıp başarısından dolayı tebrik ediyor...
Tayyip Bey acaba teşekkür mü etmiştir, yoksa “Dalga mı geçiyorsun?” diye Putin’e bozulmuş mudur?..
Şaşkın Putin’in “Geçmiş olsun” demek yerine tebrik etmesi ayrı konu...
Ama Putin, şaşırmış olsa da Tayyip’i tebrik ederek onun seçimlerde “AKP Genel Başka-nı” gibi hareket ettiğini teyit etmiş olmadı mı?..
Tayyip Bey’in seçim sonuçları için yaptığı açıklamaya bakınız:
“Mevcut tablonun yarışa katılmış olan tüm partiler tarafından sağlıklı ve gerçekçi bir değerlendirmeye tabi tutulacağına inanıyorum”
Seçim sonuçlarını herkesten önce “yarışa asıl katılmış biri olarak” kendisinin bir değerlendirmeye tabi tutması, külahını önüne koyup düşünmesi gerekmez mi?..?..
* * *
Başka bir örnek Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın dün söyledikleri:
“Bu kadar tahammülsüz, eleştiriye kapalı olan istediği kadar oy alsın demokrat
olamaz. Konuşan Türkiye’ye susturucu takmaya çalışıyorlar”
“Tahammülsüz, eleştiriye kapalı, demokrat olamaz ve susturucu” lafları bir araya gelince akla kimi getiriyor?..
Buna cevabı, Tayyip Bey’in tahammülsüzlüğü, her eleştiriye “hakaret” diye açtığı rekor sayıdaki ceza davaları versin!..
Akdoğan’ın sözlerini mizah olarak kabul etmek gerekiyor...
* * *
Ya Egemen Bağış?..
İtalyan gazetesine Gezi olayları için -sonradan yalanlasa da- “Değişim isteyen kitleleri susturamazsınız” diyor...
Bu söz seçim sonrasının kimyası hakkında size fikir verebiliyor mu?..
O öyle derken arkadaşı AKP’li vekil Mehmet Metiner’den bir inci:
“Mursi’yi devirdiler, Gezi’de yapamadıklarını sandıkta yaptılar”
Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı!..
* * *
Sonuçlar alınınca arkadaşların vücut kimyası bozuldu!..
Yandaş gazeteciler birbirine girdi, havuz medyasından kovulmalar başladı...
Ama olay bu kadarla bitmeyecek!...
13 yıllık hesap yargı önünde sorulmadan, CHP, MHP ve HDP’ye verilen oylar helal edilmeyecektir!..
Erol Simavi
Babıali’nin (o zamanlar) en büyük gazetesi Hürriyet’in büyük patronu Erol Simavi de sonsuzluğa intikal etti...
Sanıyorum, onu en yakından ve en iyi tanıyan Babıali’de bir ben kaldım...
Hürriyet’in çıkardığı Yeni Gazete’ye transferimle birlikte 20 yıl Erol Simavi ile beraberdik...
Yeni Gazete’nin kapanmasıyla Hürriyet’e geçtik ve çok kısa bir muhabirlik döneminden sonra uzun süre İstihbarat Şefliği ve Haberler Müdürlüğü yaparak gazetenin kalbinde görev üstlenmek Erol Bey’le de çok yakın olmamı sağladı...
Yaşamasını, yemesini içmesini, giyinmesini, eğlenmesini ve para harcamasını bilen bir patrondu... Çay-simit devrinden geldiğimiz için yaptığı jestler bizim gözümüzde çok büyüktü, ama para pul sahibi olamadık, yıllarca “aferin delisi” olarak çalıştık...
Asıl işi gazetecilikti, ama çoğu zaman 1 milyon 300 bin satan, satışı 800 binlerden aşağı düşmeyen Hürriyet verdiği bazı yanlış kararlarla inişe geçti...
Gençliğimi, gecemi gündüzümü verdiğim Hürriyet’ten emekliliğimi isteyerek Erol Bey’e kırgın ayrıldım... İki yıl sonra iş başına geçen oğlu Sedat Simavi’nin davetiyle aynı göreve döndüm... Gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğine efsane Rahmi Turan gelmiş, yol arkadaşı rahmetli Akgün Tekin’i yanına almış, gazete tekrar yüksek satışlara ulaşmıştı... Erol Bey’in gazeteye dönüşüyle hep birlikte istifa ettik. Ölümüyle kırgınlığım sona erdi...
Belma Hanım’a, Sedat’a başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin...