Söyleyecek başka sözleri kalmadı,13 yıllık teraneye sarıldılar...
Son kullanma tarihi çoktan geçmiş, aynı bayat sözler:
Darbe...
Kefen...
Azrail...
Ölüm...
Mağduriyet...
Yıllarca darbe, mağduriyet edebiyatı ve din sömürüsü yaptılar...
Freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı giderken yine kefen...
“Biiiz kefenimizi giyip de yola çıktık”
Yahu savaşa mı gidiyorsunuz, seçime mi?..
AKP halen mağduriyet edebiyatı yaparken, Sadrazam Ahmet çıkmış, iki binasında bombalar patlayan HDP’ye “Mağduriyet edebiyatı yapmasınlar” diyor...
Pes valla, ilk mektep çocukları gibi...
* * *
Madem kefeninizi giydiniz, madem Azrail geldiği zaman “Aleykümselam” diyeceksiniz...
Neden o zaman yüzlerce korumanın arasındasınız?..
Ürkütücü ciplerin kapılarından sarkmış korumalar, sinyal kesici araçlar, gittikleri yerlerdeki damlarda keskin nişancılar...
Ama kefen sırtlarında!..
Gören de cepheye koşuyorlar zanneder...
Üzerlerindeki kefen de kefen hani...
İngiliz kumaşından, ipek astarlı, kol boyu uzun eller içinde kayboluyor, paçalar akordeon...
Kefenin rengi değişebiliyor, bazıları mavi, bazıları lacivert; boynunda ipek kravat...
* * *
Ne olduklarını biliyorlar ve...
Korkuyorlar!..
Darbe dönemlerine daha yakın zamanda iktidara gelenlerin “darbe” diye tutturduklarını duydunuz mu?..
Asker bitti, bu defa da eski ortaklarının “darbesini” dillerine doladılar...
Nasıl bir darbeydi o?..
Rezidanstaki adam boyu kasalara ve milyon liralara, ayakkabı kutularından fışkıran milyon dolarlara, çikolata kutularına, İranlı çocuğun önüne yatanlara, sıfırlanacak paralara yapılan darbe!..
* * *
Seçimlere giden süreçte duyduğumuz en komik laf da muhalefetin “paralel” Fethullahçılarla işbirliği yaptığı iddiası...
Yahu kardeşim, siz o “darbeci” Fethullahçılarla koalisyon yaparak iktidara geldiniz, 12 yıl boyunca ortaktınız...
Ne istedilerse verdiniz, devleti, polisi, yargıyı bölüştünüz...
Ayakkabı kutularına darbe gelince de 180 derece dönüp, “Saflığımıza geldi” diyerek sıyrılmaya çalıştınız...
Ülkeyi onlara teslim ettiniz, şimdi paralelden mağduriyet çıkarmaya uğraşıyorsunuz...
* * *
Bana bakın!..
Kefen mefen, darbe marbe artık bayatladı, çürüdü, koktu...
Temcit pilavı gibi şu Mursi hikayesini de bırakın...
Dört parmak, Rabia, “kızımız Esma” da miting meydanlarında artık iş yapmıyor...
Konuştukça kaybediyorsunuz!..
Mercedes tutkusu!..
Tayyip Bey’in aklına fena takıldı...
Diyanet İşleri Başkanı’nın 1 milyonluk Mercedes’ini “ibret-i alem” için terk etmesi Samsun’da toplu açılış bahanesiyle yapılan seçim mitinginde yine hortladı...
Mercedes’in toplu açılış veya seçim mitingiyle ne ilgisi var?..
Yok, ama Tayyip Bey kükrüyor:
“Diyanet İşleri Başkanı’na bir Mercedes hikayesi tutturmaya çalıştılar. 1 milyon dediler, arabanın bedeli 330 bin lira. Bugün Mercedes’e binmek lüks olmaktan çıkmış. O adamların hepsinde Mercedes var”
İktidardakiler için 330 bin lira leblebi çekirdek parası olabilir de...
Mercedes’e binmek lüks olmaktan kime göre çıkmış?..
Emekli Rıza Bey’e, bakkal Ahmet efendiye, Soma’daki kömür işçisi Mehmet’e, asgari ücretli Mahmut’a mı lüks olmaktan çıkmış?..
Çocukluğunda Kasımpaşa sokaklarında bayat simit satan Tayyip Bey’e bugün 1 milyonluk, 330 bin liralık Mercedesler ufak geliyor...
1150 odalı sarayda yaşarken, belki de Diyanet İşleri Başkanı’nın şu “ibret-i
alem” lafı hiç aklından çıkmıyor!..