Demedi...
Diyemez...
Ama Avrupa Birliği’ne atış serbest...
Nitekim Avrupa Birliği’ne “eyyy”i çekti:
“Eyyy Avrupa Birliği!”
AB’ye “eyyy” çekmesi haklıdır...
Zira AB, Türkiye’nin Ermeni tehciri konusunda arşivleri açmasını istiyor...
Oysa Türkiye, arşivleri açalı çok oldu, ama okuyan yok!.
Genelkurmay da askeri arşivleri açmaya hazırlanıyor...

* * *

Gelgelelim, Tayyip Bey’in arkadaşı Putin, 1915 olaylarına “Soykırım” dedi ve Çanakkale’ye davet edilmesine rağmen kalktı Erivan’a gidip “soykırım” törenlerine katıldı...
Asıl “eyyy” çekilmeyi Putin hak etmedi mi?..
Ama Tayyip Bey şöyle dolu dolu bir “eyyy” çekemedi!..

* * *

Sadece Obama değil, geçmişteki ABD Başkanlarının da ağzının içine bakıyordu Türkiye...
“Soykırım diyecek mi demeyecek mi?”
Obama’nın bu defa da “soykırım” dememesine başta iktidar olmak üzere milletçe sevindik...
Ama konuşmasının içeriğine bakmadık...
Çünkü Obama “Soykırım” demedi, ama demekten beter etti...
Obama Başkan olmadan önce “Soykırımı tanıyacağım” demişti...
Önceki günkü açıklamasında “Kişisel görüşüm değişmedi” diyerek, “soykırımı” kabul ettiğini apaçık ortaya koydu!..

* * *

Ayrıca, “Papa’nın görüşlerini açıklamasını memnuniyetle karşılıyorum” dedi...
Peki Papa, açıkladığı görüşünde ne demişti?..
“Soykırım”
Obama bunu memnuniyetle karşılıyorsa, “Eyyy Obama” çekilmeyi hak etmiyor mu?..
Ediyor ama Tayyip Bey’de tık yok!..

* * *

Obama’nın açıklamaları nedeniyle bizim Dışişlerinin, Washington Büyükelçisi’ni “istişareler” için Ankara’ya çekmesi beklenmiyormuş...
Ama üç-beş gün önce “soykırımı” tanıyan Avusturya’daki Büyükelçimizi çektik...
Böylece Türkiye’nin büyükelçisi olmayan ülke sayısı 7’ye çıktı...
Mısır, İsrail, Suriye, Libya, Yemen, Vatikan ve Avusturya...

* * *

Bu liste, Türkiye’nin “sıfır sorunlu” dış politikasının kırıklarla dolu karnesinin bir bölümüdür...
“Soykırım” yalanı sebebiyle elçilerimizi çekip çekip tekrar gönderdiğimiz ülke sayısını hatırlamamıza ise, imkan yok...
Saman alevi gibi bir parlayıp, bir sönüyoruz...
İlk bir hafta kabadayılığı kimselere bırakmıyoruz, sonrasında yelkenler suya iniyor...
“Onurlu dış politika nerede?” mi dediniz?..
Hayır bu, derinlikli strateji ve değerli yalnızlık!..
Açık anlatımıyla...
Yalancı pehlivanlık!..

Cesur ve yiğit...

Dün okudum, Çanakkale Savaşlarının devam ettiği günlerde 18 kişilik Osmanlı Meclis-i Mebusan heyeti (milletvekilleri) cepheyi ziyarete gidiyor...
Anafartalar’da Mustafa Kemal’in karargahını ziyaret ediyorlar...
Mustafa Kemal heyeti siperlere sokmayarak onları tepeye, kendi adını taşıyan “Kemal Yeri”ne çıkarıyor, oradan düşmanın 27-28 parça savaş gemilerini görüyorlar...
Sonrasını bu konuda Meclis’te izahta bulunan vekiller heyetinden Abdullah Azmi Efendi şöyle anlatıyor (kısaltarak):
“Mustafa Kemal Bey’in şecaat (yiğitlik) ve besaleti (cesareti) bizi siperlere sokmaya mani oluyordu. Tepede bize savaşla ilgili bilgiler verdi. Ve bu kadar meşguliyeti arasında bizlere verdiği ziyafette, savaş sahasının haritalarını da tab ettirmiş (bastırmış)
yemek tabaklarımızın üzerine koydurmuştu. Üzerlerinde isimlerimiz yazılı 18 harita tabaklarımızdaydı. Ve bunlar 12 saat içinde olmuştu.
Bunu anlatmaktan maksadım, Mustafa Kemal Bey’in vazifesindeki dikkatin bir numunesini göstermek, bulunduğumuz mevkiin haritasını bize tevdi ettiğini
bildirmektir”
İşte şu kadarcık bir anı...
Böyle bir Mustafa Kemal daha gelir mi dünyaya?..