Soma’da, özel harekatçı polislerin yere yıktığı maden işçisine şut çeken Başbakanlık Danışmanı...
O tekmeler iktidarın körelmiş vicdanının simgesiydi...
Sonra...
Protestocu işçiyi marketin içine kadar kovalayan bir Başbakan...
“Soma’yı unutma, unutturma” derken...
Ermenek’te tonlarca su altında kalan, boğularak can veren 18 maden işçisi...
“Oğlum yüzme de bilmezdi suyun içinde ne yaptı?”
Sular ve tonlarca toprak altında 18 maden işçisinden Tezcan Gökçe’nin annesi Ayşe Gökçe’nin sözleri kalbimizi kor gibi dağlamıştı...
Ve şehit madencinin babası Recep Gökçe’nin ayaklarındaki yırtık kara lastikler...
Hepsini unutturdular!..

* * *

Soma’yı unutursak kalbimiz kurusun da, sonra ne oldu?..
Ermenek’te boğularak can veren ve tonlarca toprak altında kalan Tezcan’ın yırtık kara lastikli babasına bir çift yeni kara lastik verildi...
Tezcan’ın annesi Ayşe ile babası Recep’in dişleri yaptırıldı, fotoğraflar çekildi...
Vicdanlar rahatladı!!!
Soma’da şehit madencilerin yetim kalan çocuklarına bisikletler, oyuncaklar gönderildi...
Vicdanlar rahatladı!!!
Uygulamayan bir-iki yasa maddesi çıkarıldı...
Vicdanlar rahatladı...
İhmaller aynen devam etti ve öğrendik ki Somalı işçiyi tekmeleyen Başbakanlık Danışmanı göreve devam ediyor...

* * *

Dönemin Başbakanı koltuğundan kalktı, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu...
Değişen ne var?..
Hiçbir şey...
Dul kalan gencecik gelinler ve yavruları ne alemde, bilen yok...
Soma işsiz...
Soma’da hayat durdu...
Soma’da gözyaşı...
Kalbiniz kurusun!..

* * *

Soma’da 301 madenci yanarak can verirken, Tayyip Bey facia için “Maden işçiliğinin fıtratında var” demişti...
Madem “fıtratında var”, öyleyse elden ne gelirdi ki?..
Dün 301 madenci Soma’da, sonra 18 madenci Ermenek’te...
Daha sonra?..
“Fıtratında var”
Bunu kabullendiğinizde 301 madencinin de, ileride 305 madencinin de, ileride 400 madencinin de boğularak, yanarak, toprak altında kalarak ölümünü baştan kabullenmiş olursunuz!..
Umursamazlıkla, daha çok para, daha çok kâr hırsıyla insan yaşamını hiçe sayan vicdansızlığın esiri haline gelirsiniz...

* * *

“Oğlum yüzme bilmezdi suyun içinde ne yaptı?”
Ermenek’te bir çift yırtık kara lastik...
Soma’da ölümden dönen madencinin ambulansta sedyeyi kirletmemek için çizmesini çıkartma gayreti...
Ve o işçilerin kafasına şut çeken danışman...
Unuttular ve unutturdular...
Kalbiniz kurusun!..

Türk Bayrağı olsaymış!..

Türk şirketine ait gemi, uluslararası sularda karadan ve havadan ateş atında kalıyor...
Açılan ateş sonucu ölen geminin üçüncü kaptanı Türk...
Geminin kaptanı Türk, mürettebatın çoğunluğu Türk...
Türkiye bu önemli saldırı için Libya’ya sadece nota vermekle yetiniyor...
Ama Tayyip Bey de lafını esirgemiyor hani:
“Gemi Türk Bayraklı olsaydı farklı olurdu”
Farklı olurmuş da ne olurmuş?..
Türkiye’nin batan dış politikası yüzünden bölgede hiçbir caydırıcılığı kalmamış; gelen vuruyor, giden vuruyor...
Libya gibi ikiye bölünmüş iç savaşın yaşandığı ülkede gemimiz taarruza uğruyor, bizimkiler geminin yabancı bandıralı olmasına sığınarak işi geçiştiriyor...
Türkiye Müslüman Kardeşler destekli Trablus Hükümeti’nin yanında oluyor, uluslararası toplum tarafından desteklenen Tobruk Hükümeti’ni karşısına alarak yine yanlış ata oynayıp kaybediyor...
Suriye savaş uçağımızı düşürdüğünde ne yaptınız da, gemide Türk Bayrağı olsaydı ne yapardınız?..
“Farklı” ne olurdu acaba, çok merak ettik!..