Seçim öncesi kamu bankalarının AKP’ye koltuk çıkmak niyetiyle televizyonlara verdikleri uzun reklamları hatırlarsınız. Film kuşağı gibiydi mübarek... Ardı arkası kesilmiyordu. Kredi açtıkları büyük projeleri dakikalarca anlatıyorlardı.
Ya yeni iş kurmak isteyenler? Girişimci olma heveslileri? Sorsan, bütün bankalar destek olmak için kapıda... Lakin gitseniz, bırakın destek almayı, derdinizi anlatacak adam bulamazsınız. En iyi ihtimalle tüketici kredisi alır, çıkarsınız.
Boşuna mı girişimcilik kültürü anketine göre Türkiye, girişimciliğin en az desteklendiği dünya ülkelerinden biri? Avrupa’da son sırada yer alıyor. Haliyle insanlarda ne heves kalıyor ne de cesaret...

BİR ZAMANLAR GİRİŞİMCİYDİK

Peki, bundan 54 yıl önce durum neymiş biliyor musunuz?
David Mc Clelland’ın 1950’li yıllardaki araştırmalarını kapsayan ve 1961 yılında yayımlanan “Achieving Society” adlı eserinde 42 ülkenin insanları, başarı güdüleri ve girişimcilik kabiliyetleri açısından sıralanmışlar.
Burada 3.62 puanla Türkiye ilk sırayı alırken, Fransa ve İngiltere 1.71 ve 1.52’lik puanlarla ancak 27. ve 28. sıralarda kendilerine yer bulabilmiş.
O zamanlar belki hiçbir şey yokmuş ama hiç değilse umut, geleceğe güven, iyimserlik söz konusuymuş.
Bugün girişimcilik denilince akla sadece Çin’den bir şeyler ithal edip Türkiye’de satmak geliyorsa, bunda en büyük pay mevcut sistemin...

ÇİN MALI SORUNSALI

Çin demişken, Türkiye neden Çin malı talep ediyor? Çünkü Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğunun gelir düzeyi düşük... Ucuz ürün istiyor. Mecburen adres, Çin malı... Burada üretmeye kalksan maliyetin, Çin’in kapıya teslim fiyatının üstünde kalıyor.
Gelen o kadar çok ki, başa çıkamıyorsun... Çin’de ürettirip üzerine “Türk Malı” yapıştırılandan tutun, ithal mal bildiriminde olduğundan az gösterip ülkeye kaçak sokulana kadar her türlüsü var. Dahası diğer ülkelerden alınan ucuz mallar var. Uzakdoğu ülkelerinden yapılan ithalatlar var.
Hem girişimci ol, hem destek bul, piyasa koşulları uygun olsun, rekabet et, günü çevir, hem de ayakta kal... Zor zanaat!