Bilinen en güçlü duygudur korku... Karanlık ise en temel korkudur. Neden korkulduğu bilinmez. Korkulan şeye karşı ne yapılması gerektiği de bilinmez.
Karanlık korkusu bilinmeyenden korkmaktır. Belirsizliktir. Bilinmeyenden korkarken nasıl bir duruş alınacağı belirsizdir. Karanlık kararsızlığı, karasızlık korkuyu tetikler. Korku panikletir, yanlış yaptırır, yıpratır.
Türkiye ekonomisi aylardır karanlıkta... Belirsizlik, bilinmezlik söz konusu... Her an bir kırılma olabilir. Bu durumdan korkmamak cesaretten değil, olsa olsa cahilliktendir.

Gerim gerim gerildik

Korku kelimesi bile başlı başına ürkütücü, sert ve acımasızdır. Yanlış zamanlamayla telaffuz edilmesi ters etkilere yol açabilir. Genelde yumuşatılıp “endişe” kelimesi kullanılır.
Endişe kelimesine bakalım. Türkçemize, Farsça’dan geçmiştir. Endişe, Farsça’da düşünce, fikir anlamına gelir. Bize geçerken kelimenin başına ne gelmişse artık “kötü bir şey olabileceğine dair hissedilen duygu” olarak kullanılır.
Yani diğer deyişleriyle kaygı, tasa, şüphe, kuşku, telaş, işkil, kuruntu, vesvese... Artık bu kelimeler hayatımızda ciddi anlamda yer kaplıyor.

Ekonomik endişeler

Obsesif kompülsif vakaların en bilinenlerinden, tüpü kapattım mı acaba, ütüyü fişten çektim mi türü de değil bu endişeler. Ciddi karşılıkları var.
Gazetelerin ekonomi sayfalarını açıyorsunuz... Başlıklar endişe dolu.....
Dış açık endişeleri artırdı... Tasarruf oranımızın düşüklüğü endişelendirdi... Artan enflasyon endişe yaratıyor... Gençler İşsizlik konusunda endişe duyuyorlar... Ekonomik endişe proje erteletti... Cari işlemler açığındaki artış endişeleri körükledi... Türkiye’de yolsuzluk endişe verici boyutta... Sadece bu kadar mı? Tabii ki değil!

Dünyamızı karartanlar

Yani ekonomik ve sosyal dinamiklerdeki olumsuz gelişmeler, her kesimden insanı ülkemiz adına telaşlandırıyor.
Yine de açıklanan her kötü veriden sonra normal olarak daha çok işkilleniyoruz. Belli ki bunlar vesvese değil... Yaşanan rahatsızlık, huzursuzluk söz konusu... Yaratılan ortam bu!
PKK, IŞİD, terör, Suriye, Irak, İran, savaş, müdahale, özgürlük, kriz, tehdit, baskı, borç, yükümlülük ve onlarcasını da ekleyelim... Bir anda dünyanız karardı değil mi?
Böyle bir ortamda ne bekleniyor? Mevcut ortamın mimarları kimler? Benim anlamadığım; O kadar beddua nereye gidiyor?