Çok değil bundan beş ay kadar önce... İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes’in açıklamalarını eleştiriyor;
"TÜSİAD Başkanı’na düşen görev düğme rolünü oynamak değil... Seçim öncesi bu açıklamalar bizi şaşırtmaz. Ortaya atılan görüşler TÜSİAD Başkanı’nın değildir; çünkü bu ülkenin hiçbir ferdi böyle konuşmaz... Ekonomi dünyasının aktörlerine düşen görev, karanlık senaryolarda yer almak değil, ekonomide güven ortamı oluşturmaktır. Ülkemizin ekonomisi, gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkeden daha iyi göstergelere sahipken, aksini iddia etmek suyu bulandırmaktan başka amaca hizmet etmez!"
Bayağı da sert değil mi? Bildiğin "hain" diyor TÜSİAD Başkanı’na... Ülkeyi satmakla suçluyor. Oysa fazla bir şey dediği de yok TÜSİAD Başkanı’nın... O kadarcık eleştiriye ülke satılıyorsa benim yatacak yerim yok, orası ayrı...

MANGALDA KÜL BIRAKMIYORDU!


Ya sonra? Sonrası fena! Aslanlar gibi atıp tutarsın, sonra dediği yere gelirsin ya... İşte en pis tarafı da budur...
İbrahim Çağlar; "Biz bu 35 milyar dolar borçlanırken kur bu düzeylerde değildi. Öngörülmedik şekilde yaşanan artışlar oldu. Birçok iş adamı hesabını 2,50’ye göre yaptı. Bugün ise dolar 3 TL’yi aştı. Sırf aradaki bu kur farkı yüzünden özel sektörün borcu 17,5 milyar TL arttı. Bu sıkıntıyı aşabilmek için Merkez Bankamızı ve hükümetimizi iş dünyasıyla el ele vermeye davet ediyorum. Bu 17,5 milyar TL zararın karşılanmasında bize destek verin. Kısa vadeli döviz borcu olan iş adamına devlet 2,70’den döviz satışı gerçekleştirsin. Bu destek kamu kesimine en fazla 3,5 milyar dolara mal olur."

BİZİM NEYİMİZ EKSİK?

Babanın parası ya o 3.5 miyar dolar, dağıtsın devlet... Bana da versin 2.70’den yarın soluğu döviz bürosunda alıp, 3.05 den satarım. Ne güzel dünya! Zarar kime yazılacak? Hazineye... Yani halka... Kar ederken cebe, zarar ederken halka... Temiz iş valla...
İbrahim Çağlar  hayatta bir şeyleri başarmak için en büyük şartın "kendinden vazgeçmek" olduğunu söylerken, demiyor muydu; "Sayın Cumhurbaşkanım, çıktığınız yolda önce kendinizden vazgeçtiniz" diye?
İTO Başkanı’na düşen görev düğme rolünü oynamak değil... Zaman hayatta bir şeyleri başarma zamanı... Zaman "kendinden vazgeçme" zamanı... Ülkemiz, pek çok ülkeden daha iyi göstergelere sahipken, aksini iddia etmek suyu bulandırmaktan başka amaca hizmet etmez!